"Kelimeler, albayım. Bazı anlamlara gelmiyor.” demiş Oğuz Atay. Kelimeler bazı anlamlara gelmiyor, evet. Bazen pek çok anlama gelse de bazen kocaman bir hiçlikten öteye gidemiyor.
“Seviyorum”daki delikanlılık başka hiçbir kelimede yok mesela.
“Delikanlı” kelimesindeki asalet başkasında yok. Ve “asalet”teki asillik…
Kelimelerin dünyası büyülü, kelimelerin dünyası heyecan verici.
Ben her kelimenin ayrı bir hayatı, düşüncesi, duygusu hatta ruhu olduğunu düşünürüm. Düşünürüm düşünmesine de yeter mi düşünmek? Onları yaşamak, onlarla yaşamak, dünyalarına ortak olmak gerekmez mi?
Bir mefhumun ifadesi için harekete geçen tüm melekelerimizin ortaya çıkardığı şeydir kelime. Bir mesele zihnimizde şekillenmeye başlar ilkin. Onu tasavvur eder, sonra tasvir eder, kuvveden fiile çıkarır, onayını göğsümüzden alır ve sonunda onu açık ederiz. Söz, bir beden kazanmış olarak çıkar meydana. Biz kelimeyi davet eder, isteriz; o da bize verilir. Verilen kelime üzerinde düşünür, onu tanımaya başlarız, bu tanışıklık tefekkürle sürer ve neticede eyleme dönüşür. Bugün bizi düne göre daha güzel kılan bir eylemimiz varsa; kendisinde değer taşıyan kelimeleri hayatımıza kattığımızdan, onlarla hemhal olduğumuzdandır.
Mesela “aşk” kelimesi; çok içli, çok derin, çok güzel. Arapça aslı “ışk”. Sözlükteki karşılığı “şiddetli ve aşırı sevgi; bir kimsenin kendisini tamamen sevdiğine vermesi, sevgilisinden başka güzel görmeyecek kadar ona düşkün olması” olsa da aşk deyince her birimizin aklına gelen, gönlüne düşen başka.
Güzel kelimelerden bir kelime daha: “gönül”... Gönül evimizdir, bahçesinde güller açan. Varlığı, hakikati onunla anlar, ona yaslanır ruhumuz. Biz gönülde anlam bulur, hakikat güneşine onunla yaklaşırız. Sonsuzluk duygusunu gönülle anlama çabamız da bundandır. Fani olanı tanımlayan, içine alan sonsuzluktur. Biz onu gönlümüzle keşfetmeye çalışır, hisseder, onunla canlılık kazanır, onda var oluruz.
* * *
Kelimeler de kaderle yol alır. Bir kelime, kaderinde varsa gönüllere işler.
Kelimelerin de kaderi olur muymuş canım, demeyin.
Kuşların bir kaderi varsa kelimelerin de bir yazgısı, kaderi olacaktır elbet.
Doğru kelimeyi bulmak önemlidir. Fakat daha da önemlisi kelimenin gelip sizi bulmasıdır.
İnsanın da bir kaderi var; tıpkı kelimelerin kaderi gibi.
Kelimenin kaderi ve insanın kaderi…
Kelimenin yolu ve insanın yolu bir yerlerde kesişir. Kelimeler bizi bulur. Biz kelimeleri buluruz. Kelimelerde hayat buluruz. Bazı kelimeler dünyayı kurtarır, bazıları insanları, bazıları kendilerini.
Kelime kurtuluştur, umuttur, yağmurdur. Rahmet olup yağar üstümüze.
Sözlüklerde, gönüllerde can bulur kelimeler. Can olmak için sahiplerini beklerler. Biri gelir o kelimeyi hayatına katar, o kelimeyi yoldaş bilir kendine, o kelimeye tutunup yaşar. Kelime canlanır o zaman, hayat bulur.
Kelimesi olmayan insan eksik kalmış bir cümledir. Yüklemsiz, öznesiz, biçimsiz bir cümle…
Kelimeler, hayatlarımızla doğrudan ilişkili. Hayatımız ne kadar şahsiyetliyse kelimelerimiz de aynı ölçüde şahsiyetlidir. Kelimelerimiz kalbe işliyor mu; başı dik, alnı açık mı? Sözümüz kalbe işlemiyorsa, alnı açık, başı dik değilse biz öyle olmadığımız içindir. İnsanın hayatı bir tezekkiye, arınmaya ve berraklığa yönelmişse; kelimeleri de en güzeliyle nasibini alır bundan. Söz hayat bulur, gönle ulaşır. İnsanla hemhal olan söz kalbe nüfuz eder, hikmete dönüşür. Kalp kelimeye yürür ve onu fetheder.
* * *
İnsan, kendi kelimesini aramaya devam edecek kuşkusuz. Toprağını, sözün en güzelini, en mahremini, en aşikar olanını aramaya…
Kelimelerle yürüyoruz, kelime için yürüyoruz, yolumuz açık olsun.
Nur olsun kelimeniz. Kan olsun, can olsun, susuz kalmışlara bir yudum şerbet olsun. Amin.