Muhabbet gününe ant olsun. Yürekte yaşananlar zamana sığdırılmaz. Muhabbete düşülür. Muhabbete düşen rüyaya düşer. Orada bahçeler, sevdalar vardır. Rüya içinde rüya, zaman içinde zaman vardır.
Olmazlar olanlara, olanlar kaybolanlara, her şey yerini bir başka şeye bırakırken dönüp bakamadığımız, erişip anlayamadığımız bir yol vardır.
***
Yolun manası, ruhun mayası, aklın ve gönlün çırası muhabbette. İnsan nerede, nasıl, kiminle muhabbete vasıl olacağını bilemez. Bazen kendi varlığına ulaşma çabası, bazen benlikten sıyrılma, bazen her şeyin merkezinde olduğunu idrak…
Muhabbet diyarında bizi bizden alanlar vardır… Seherde açan güller gibi, günün her anında değişen suyun rengi gibi, her baktığımızda kalbi akanlar vardır.
Muhabbete düşenler birbirinin gönlüne düşer. En derine. O sizde, siz onda akar gidersiniz. Zan yoktur. Orada eksiklikler ve kusurlar insanı rahmete davet eden bir şifaya dönüşür.
Sonrası düşünülmez. Son aklınıza gelmez. Onunla sonsuza düşersiniz. Fark etmeseniz de olur, çünkü fark onunla fanileşmiştir. O hep açtır, hep toktur, hep gülendir ve hep ağlayandır. Yani o sizsinizdir. Onunla saatinizin akrebi kâlû-belâ’da, yelkovanı mahşerdedir. Orada iyi ve kötüden bahsedilmez. Keder sevince, çirkin güzele eş olmuştur orada.
***
Hesapla muhabbet aynı kabın içinde asla barınmaz, biri olursa diğeri olmaz. Hesap ederek yola çıkanın menzili hiçbir vakit muhabbet menziline varmaz. Hatta sırf muhabbet için yapsan dahi, yaptığın hesap tutmaz. İçini hesaptan boşaltmadıkça, muhabbet kuşları dalına konmaz.
Omzunuza muhabbet kuşları konsun.