baş döndüren bir dönüş yolculuğu
yol boyunca bize eşlik edenlerin
bir görünüp bir kaybolduğu
uğraklarında kötülükler gördüğümüz
uğraklarından eli boş döndüğümüz
yaşatan ve besleyen meselemiz
yol gösteren meselemiz bu yolculuk
İbrahim Kiras
Garipler kendi kalplerinden yola çıkar, daha büyük bir kalbe iltica ederler.
Ayrı düştük, yollara düştük, kalbimizden çıktık. Dünyaya vardık. Düştüğümüz dünyadan kalplere yöneldik. O kalpler ki dünyanın içinden dünyanın ötesine uzanır. O kalpler ki binlerce telaş bulaşmış, farkına varamamış kıymetli şeylerin.
* * *
Kalbin renk verdi mi? Birçok kez soldum ben. Birçok kez yolda kaldım ben. Birçok kez dünyanın külü oldum, ateşi olduğum yüreklerin altında kaldım ben. Cümlelerim beni kalbimin altında koyuverdi.
Yüreğim, bu dünyanın binbir çiçeği var. Sen hangi bahara kandın? Hangi bağbozumunda kalakaldın? Kalbim, en son nereye iltica ettin?
Bütün hayranlıklarımın toplamı vahdet perdesi. Onulmaz yaralarımın, sırların ve hakikatin esintisi... Hepsi sana iltica etmek için. Yönümü yanlış yerlere döndüm. Yaralandı sırtım, kollarım, dünyayı kucakladığım bedenim. Hepsi mekansız ve zamansız varlığının ve sevginin habercisiydi. Ben bu habere çok geç ulaştım, gocunmadım. Bana seni gerek, seni. Bu gerçek gerek bana.
* * *
Pazar pazar dolaştım, sesini duydum, bulamadım.
Mücevherler pazarda bulunmaz, bilirim.
Mücevher arayan herkesin yolu pazardan geçer ama onu da bilirim.
Beni sana ulaştıracak mücevher dükkânını soruyorum. Herkes ulaşmanın kolay olmadığını söylüyor. Kimse yola koyulmanın, arkasından geleceklere iz bırakmanın yükünü taşımak istemiyor.
Bizi pazarlara sürükleyen bu yol da sana çıkıyor.
Yüküne yüz olduğum dünyaya bakıyorum. İçinde olduğum zamandan sıyrılmam gerek diyorum. Yanılıyorum. Aşka da aşığa da mekân yoktur, zaman yoktur. Her zerresinde perdesini sıyırdığım kainat sessizliğe bürünüyor. Ben bu sessizlikle avunuyorum. Susuyorum. Kalbinden hakikate iltica edenlerin izine koyuluyorum.