Okuryazarlık üzerine düşünürken üniversite yıllarında tuttuğum günlükte kendi okuryazarlık macerama dair yazdıklarımı hatırladım. Buldum, okurken heyecanlandım.
Aşağıda okuyacağınız yazı, 1987 Bekir Fuat’ının kaleminden 2021 okuruna seslenir. İyi okumalar.
* * *
Disiplinli bir yazma eylemi içinde bulunmayı istiyorum. Derme çatmalıktan kurtulmuş bir üslup ve çapaksız-çepersiz, biçimlenmiş bir düşünce ve duygu birikimi. Her çeşit göz al(dat)ıcılıktan uzak, yalın, canlı ve açık bir anlatım. Bilinçli bir çaba içinde olmak; ne diyeceğini, kime diyeceğini bilerek, kavrayarak yazmak…
Artık bazı kitaplar bıkkınlık veriyor, yoruyor. İyiye, güzele, doğruya yönelip en üst düzeyde yararlanmasını bilmeli insan. Makarayı geriye doğru sardığımda şöyle bir panorama çıkıyor önüme: Daha ilkokuldayken ders kitaplarının doyurmadığını, K.Tuğcu, M.İzgü gibi hikâyecilerin kitaplarını okumaya başladığımı, özellikle yaz tatillerinde Teksas-Tommiks gibi çizgi macera kitaplarıyla gün boyu baş başa kaldığımı görüyorum. Günde yirmi otuz tane okuyordum bu kitaplardan. Dört beş senede yüzlerce okudum, çoğunu da birden fazla. Daha sonra -ki ortaokul dönemine rastlıyor- romana başladım; oldukça hızlı bir tempoyla düşünsel kitaplara yöneldim.
Düşünce ufkum (yaşımın paralelinde) genişledikçe, okuduğum kitap çeşidi çoğaldı. Tek bir alanda kalmak istemedim. Edebiyat (şiir, hikâye, roman, deneme, inceleme) felsefe, din, tarih, sosyoloji. Yalnız, gazetecilerin yazdığı güncel kitaplara bir türlü ısınamadım. Ve halen yabancı kalmayı yeğliyorum bu kitaplara. Daha temel sorunları ele alan, düşüncelerime kaynaklık yapacak kitaplarla sürüyor diyaloğum.
Okumayı bir ‘alışkanlık’tan çok, ‘iş’ edindim kendime artık. Ve henüz tam bir okuyucu saymıyorum kendimi. Çoğun yazmaktan daha zor okumak, okuyucu olmak.
Kitaplar sığınacağımız yer olabilir mi sorusunu da soruyorum kendime. Yaşamdan kaçıp kitaplara sığınanlar, gerçek kitap düşkünü olamazlar bana göre. Her bakımdan dengeli bir kafa gerek, gerçek okuyucu olmak için. Bir şeyleri çözmek, bazı yerlere de düğüm atmak için okumalı insan. İnsanın kendisi öylesine karmaşık bir bütün ki, zamanı ve mekânı aşan bir uğraşı gerektiriyor çözümlemeye. Peki ya insanın kendini çözümlemesi, bilmesi kitaplar öncülüğünde gerçekleşebilir mi?
Mutlu pazarlar.