Bir yarış içinde yaşıyoruz hayatı. Ekranlara, vitrinlere, başkalarına bakmaktan içimize bakmaya vakit bulamıyoruz.
Her yolculuk, bir gönle ulaştığında kıymetlidir.
Onca gevezeliğe ve kepazeliğe alışmış seslerimiz şimdilerde sadece bir takım düşünceleri kuru kuruya savunmaktan öteye geçemiyor. İçimizdeki hakiki ses kıymetliydi oysa. Gönlün sesi kıymetliydi.
***
Prangalarımız var bir de. Hasretimizin dinmesine engel prangalar. Ruhumuzun ateşini körükleyen meseleler, uzayıp giden, hiç bitmeyen dakikalar, saniyeler.
Var mı onların bir hikmeti?
Hikmeti sezecek gönül nerede?
Bizler ancak başka seslerle yarışarak, onları bastırmaya çalışarak kendimiz olduğumuzu sanıyoruz.
Ama yanılıyoruz. İnsan her akşam anlasa ki yanılıyor, yanılarak yaşıyor olmak bile yeter o zaman. Fakat sadece akşamlar değil, bütün vakitlerimiz yarışlara ayarlı. Elimizde renkli renkli taşlar, en uzağa taş atma yarışındayız. Taşı en uzağa kim fırlattı? En büyük taş kimde? En son kim fırlattı? Gönülden değil attığımız taş. Değmiyor bir gönle.
***
Yazılmamış mektuplar, iğde çiçekleri var bir de. Bahçenin güzelliği, annelerin merhameti, yağmur ıslaklığı. Kalbimizin ortasında akan bir nehir.
Her gün yeniden arınmayı bekler ruhumuz.
***
Zansız yaşayan. Gönülden. Gönlünü ve düşüncelerini yıkayan. Verdiklerini gizleyen, gizlediklerini unutan, biriktirdiklerini döken… Saman altından yürüttükleri için mahcup olan… Her hataya bir insan silerken, her hatanın da insanı insan ettiğini yaşam sayfasının bir kenarına not eden…
***
Yaralar vardır bir de. Sessiz bir ağıtın yarasıyla baş başa kalan gözler vardır. Ne kıymetlidir gözün baktığı ve uğrunda yaşlar döktüğü yara. Ne kıymetlidir uğruna hikmetin izini sürdüğümüz alem.
Merhem ararız yaralarımıza. Her düşüşe düşüş, her yaraya yara demeyiz. Yara hakikiyse şifası, merhemi vardır.
Hakiki yaralarımız olsun, şifası hikmet olan yaralarımız… Her şeyin karşılığını hemen beklediğimiz bir dünyaya surat assın gönül. Hikmete yaklaşsın.
Şunun şurasında hikmetten ve nimetten, helalinden ve gizlisinden kaç anımız var? Hakiki ve gösterişsiz yaşamak olsun sızımız. Kurşuna atlamak değildir cesur olmak, kurşun sıkanı kucaklayacak kollarımız olmasıdır. Can sıkacak zehirli sözlere değil, merhametli gözlere ihtiyacımız var. Hakiki ve gösterişsiz gönle ihtiyacımız var.
Mutlu pazarlar, sevgiler.