Şu dağlar ulu dağlar
Ağlarsa anam ağlar
Gerisi yalan ağlar
Afyon türküsü
Bir köşe yazısıyla bir şehri anlatmak zor, biliyorum. Ama iki günlük bir muhabbetten geriye kalanı paylaşmak da güzel.
Kıymetli dostum Talat Koçak’ın daveti üzerine Afyon’dayım.
Orta Anadolu’yu Ege’ye bağlayan şehir... Mermerden lokuma, tekstilden turizme alıp başını gitmiş, boşluk bırakmamışlar hiç.
Muhabbetle geçen iki gün... Memleket gündemi, dost meclisi, türküler ve Süleyman Çobanoğlu şiirlerinin ortasında buldum kendimi.
***
Talat Paşa nur yüzüyle Afyon garajında karşıladı beni. Afyon garajı deyip geçmeyin, en son indiğimde oraya, “Aman Allah’ım, nasıl kurtulurum buradan?” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Yine çok iyi hatırlıyorum, iki elime zorla tutuşturdukları lokumları da İstanbul’da ikram ettiğim arkadaşlarımdan beğenen kimse çıkmamıştı. Şimdi gördüğüm Afyon (garaj) tüm Afyon algımı altüst etti. Süper. Her şey birinci sınıf. Gözünüzün önünde imal edilen pırıl pırıl lokumlar, cam bardakta ikram edilen temiz, ucuz çaylar, süper insanlar...
Afyon garajında bir ömür geçer mi bilmiyorum ama bir garajda geçirebileceğiniz üç saat için bile Afyon’a gitmenizi önerebilirim.
Taksiye atlayıp üniversitenin yolunu tutuyoruz, Hakan Şahingöz (unutmadım) adındaki taksici nezaketiyle, esprileriyle Afyon’un bir nişanesi gibiydi adeta. Aklımda kalan sözü: “Burada her yeni güne umutla uyanırsın güneş batar yarın ola hayrola dersin.” Bir de ne dedi, hatırlayacağım şimdi. Evet, çıkardım galiba: “At durur, eşek durur, tosbağı bacağını galdırır abi.”
Afyon Kocatepe Üniversitesi İç Ege’nin parlayan yıldızı. Belkıs Özkara Hanımefendinin odasında verdiğimiz molanın ardından kendimizi Mehmet Karakaş Hoca’nın yanında bulduk. Belkıs Hanım sevilen sayılan bir hoca. Yüzü aydınlık, yüreği geniş. İkram ettiği süper bitki çaylarına laf edecek öğrenciyi sınıf geçirmem ben olsam.
Bir de “özet namaz” kıldığımız İmaret Camii (Gedik Ahmet Paşa Külliyesi) var ki bahsetmeden geçmek olmaz. İnsana değer verilen zamanda yapıldığı o kadar belli ki... Avlusunda insanlar vakit geçirecek ve huzurda namazlar kılınacak diye düşünülmüş her şey...
***
Afyon’un kültürel/entelektüel atmosferini birkaç cümleyle anlatmam lazım. Okuryazarı bol şehir. Edebiyat kültür ortamı canlı. Daha önce orada düzenlenen, Sezai Karakoç’u anlamak, Necip Fazıl’ın dünyası ve Naat-ı Şerif panellerinden birazcık haberim vardı. Son dönemde daha çok siyasi organizasyonlar yapılıyor orası ayrı. Ben de bir programın, muhabbettin ortasında buldum kendimi. Memleket gündemini, Enver Paşa’yı, edebiyatı, şiiri konuştuk.
Bereketli toprağımız Ege’nin bu şirin beldesinde mutlu insanlar yaşıyor. Soğuğu meşhur malum, insanları o soğuğu unutturuyor. Konuşmaları tatlı, komik. Encek vağ diyorlar dolmuşta. Ketçap edem mi? diye soruyorlar lokantada. Anlamadığım başka kelimelerle konuşuyorlar...
Afyonlu ünlülerden aklımda kalan isimler; Yücel Çakmaklı, Süleyman Çobanoğlu, Osman Konuk, Fatma Barbarasoğlu, Talat Koçak, Aykut Adibali, Ahmet Necdet Sezer, Kubat...
Afyon denince aklımıza güler yüzlü halkı, kaplıcaları, kalesi, Kayseri’yle yarışan sucuğu, lokumu, kaymağı, tarhanası geliyor. Ama bunların ötesinde, Türk İslam kimliğinin günümüzdeki en özel örneklerinden biri.
Birçok sahabenin İstanbul kuşatması sırasında Afyonkarahisar’dan geçtiğini biliyoruz. Selman-ı Farisi’nin Müslüman olma serüveni de oradan başlamış. Daha yakın tarih, Milli Mücadele’nin Afyon’dan başladığını zaten biliyoruz. İstiklâl Savaşı’nda zaferi getiren Büyük Taarruz Afyon Kocatepe’den gerçekleşti. Daha ne olsun!
***
İçimde Afyon’dan ayrılmanın hüznü.
Bir de adını sıkça andık, her yerden selam ederim, kıymetli fikir gönül adamı Mehmet Akif Ak.
Bir de şair Süleyman Çobanoğlu var elbet.
“her neyi dilesek burada olmaz
en büyük erdemi bunun, susamak
yalar yarasını içte bir geyik
hepsi bu kadardır: adı yaşamak.”