Gazze’nin kaderi Ankara’nın kaderi

Bekir Fuat

Derin analizler yapacak değilim. Uluslararası ilişkiler uzmanı değilim. Bu toprakların türküsünü söylemeye çalışan bir adamım. Bu topraklarda yaşayan insanların ortak bir kaderi paylaştıklarına, mazlumların dayanışmasına inanırım.

Topraklarımızda kaynakların çok sağlam ve yerinde kullanılmadığını görüyorum. Başımı hafifçe soldan sağa doğru çevirdiğim vakit de bombalar görüyorum kendi topraklarımızda. İçim acıyor.

Bu toprakların çocukları alnı açık, başı dik yaşamalı.

***

Bombalar yağdırıyorlar üstümüze.

Halep’e, Gazze’ye, dünyanın en güzel tebessüm eden çocuklarının üzerine, İmam Şafi’nin memleketine bombalar yağıyor.

Halep’in, Gazze’nin kaderi Ankara’nın kaderinden ayrı değil.

Bugün Batı uygarlığının buradaki emellerini gerçekleştirebilecek dünya kadar yolu var. Bizi siyasi olarak köşeye sıkıştırabilir, borçlandırabilir, dolandırabilir... Nükleer bombaya en son sıra gelir. Nükleer bombaya sıra gelmişse sadece insan ölsün istemiyor, taşlar da ölsün diyor.

Medeniyetimize savaş açılmış.

Peki, haçlı seferleri bizi titretip kendimize getirebilir mi?

***

Isfahan içinden bir nehir akıyor, ancak bu güzel nehir denize kavuşmuyor, çölün ortasında kayboluyor.

Biz de tarihin ortasında, Batı medeniyetinin ortasında, Batı’nın kıyılarında bir yerde kayboluyoruz, çölde kayboluyoruz. Önümüzdeki otuz kırk yıllık zaman içerisinde bu toprakların çocukları olarak çok önemli bir sorumluluğumuz var: Batı, ilkesiz ayak oyunlarıyla bizi sürekli tahrik ediyor, zihinlerimizi bulandırıyor, birbirimizle konuşturmuyor, iç savaşlara sürüklüyor. Silkinmeli, ön yargılarımızdan arınmalı, özgürlüğü, adaleti, kültürü, sanayii kendi aramızda yeniden tartışmalıyız. El ele verip kendi kurumlarımızı kurmalı, tarihimizi yeniden üretmeliyiz.

Suçu günahı dışarıda aramıyorum. Kendimize gelebilmenin çarelerini konuşmaya çalışıyorum.

Titreyip kendimize dönebilecek miyiz?

***

Bizim imanımız mayamıza işlemiş, Orta Asya bozkırından getirdiğimiz mayayı Anadolu’ya çaldık. Türkistan’dan, Horasan’dan gelen erenler ve dervişler yoluyla da bu toprağı vatan yaptık.

Türkiye, sınır değil kalkış noktasıdır. Pergelin sabit ayağıdır. Diğer ayağı dilimiz ve mezar taşımızın olduğu coğrafyalardır.

Türkiye’nin gücünü duyabilecek miyiz?

Tarihin gücünü duyabilecek miyiz?

***

Türk, dünyayı kötüler yönetmesin diyen insanların adıdır. Bunu bir yere kadar başardı, sonra takati yetmedi.

Şimdi soru şu: Titreyip kendine gelebilecek mi bu ülkenin, bu toprakların çocukları?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (18)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.