Enver Paşa

Bekir Fuat

Osmanlı’nın en uzun yüzyılı olan 19. asır, Türklerin gelecek yüzyıla uzanış gayretinin mucizevî hikâyeleri ve destansı kahramanlıklarıyla doludur. Üç kıtadan çekilen bayrak, bu coğrafyalarda ölüm kalım savaşı veren kadronun ortak acı ve heyecanlarının en büyük şahididir. Nevzat Kösoğlu’nun deyimiyle “Osmanlı’nın çöküşü de kuruluşu gibi bir destandır. Çöküşün kahramanları olan neslin bayraktarı Enver Paşa’dır.”

Enver Paşa, şiir gibidir biraz; dizelerinde büyük hayaller taşıyan bir şiire benzer. Yüreği dağ gibidir; başı daima dumanlı bir dağ… Bu yönüyle Enver Paşa, imparatorluk ateş çemberinden geçerken dahi İslam âleminin çığlıklarına nefes olmaya çalışır. Nevzat Ağabeyin dediği gibi “Büyük düşünmek, büyük rüyalar görmek büyük zamanların görüntüleridir. Oysa bunlar çöküyorlardı ve çökerken bile yüreklerindeki ve kafalarındaki büyüklükleri terk etmiyorlardı.”

Peki, kimdi Enver Paşa? Hikâyesi nerede başlamıştı?

***

Osmanlı Ordu ve Donanma-yı Humâyûn Başkumandan Vekîli Enver Paşa, 1881’de İstanbul’da dünyaya geldi. Asıl adı İsmail Enver. 1902’de Harp Akademisi’nden mezun oldu. 1906’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. 31 Mart 1909 Ayaklanmasını bastıran Hareket Ordusu’nun Kurmay Başkanı’dır. İtalyanların Libya’yı işgal etmeleri (1911) üzerine gerilla savaşına başvurdu. Bu muharebe ve gerilla harekâtında büyük başarılar elde etti. 23 Ocak 1913’te Bâb-ı Âli Baskını’nı gerçekleştirdi. Bu hadiseden itibaren hem İttihat Terakki’nin askeri kanadının hem de Teşkilat-ı Mahsusa’nın lideri haline geldi. Bulgarların eline geçen Edirne’yi 21 Temmuz 1913’te geri aldı. 1914’te Harbiye Nazırı oldu ve 1918’e kadar bu görevini sürdürdü. Birinci Dünya Savaşı’nda Harbiye Nazırı olarak görev yapan Enver Paşa, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra yurtdışına çıktı.

Kısacık ömrüne insan aklının kolay kolay alamayacağı işleri sığdıran Enver Paşa, bu hikâyeden fazlasıdır elbette. Memleketi için tetik düşüren parmaklar Naciye’si için de aşk dolu mektuplar kaleme alır. Mustafa Çalık’ın dediği gibi; “Kim ondan daha çalımlıdır, 31 Mart’ta en önde girerken İstanbul’a? Kim onun kadar inanmıştır Trablusgarp’taki o kutsal ve ümitsiz direnişe? Kim ondan daha baş döndürücüdür, Bâb-ı Âli’yi bir manga komitacı ile basıp ‘taklib-i hükûmet’ ettiği gün? Kim ondan daha kararlıdır, herkesin ‘bu da gitti öbür yurtlar gibi, gelmez bir daha’ dediği Edirne üstüne yürürken doludizgin? Kim ondan daha gözü dumanlıdır, Allahuekber’de, o zifiri karanlıkta tek başına Bardız geçidine saldırırken? Kim ondan daha müslümandır, Medine İstasyonu’nda huşû ve heyecan içinde gözyaşlarına boğularak Ravza-i Mutahhara’ya koşarken? Kim ondan daha romantiktir, uzak diyarlarda geceleri altında uyuduğu o karaağaca çakısıyla Naciye’sinin adını kazırken? Kim ondan daha fazla Enver’dir, Pamir Dağları’nda mitralyözlerin üzerine kılıçla atılırken? Ve kim ondan daha şehiddir, Çegen Tepesi’nde yatarken kanlar içinde, boynunda dürbünü, koynunda Mushaf’ıyla?”

Hele o son sahne çok çarpıcıdır. 4 Ağustos (1922) Enver Paşa’nın bu dünyadaki son günüdür, ama Türkistan istiklâl mücadelesinde de yeni bir milattır.

***

Pamir Dağları’nın eteklerinde Balcevan Köyü, Tacikistan… Kurban Bayramı’nın birinci günü… Kırk dört inanmış yürek bayram namazını kılmak için bir aradalar. Başlarında orta boylu, sakin yapılı, düşünceli bir adam. Kırk dört kişi başlarına neler geleceğini bilmeden huşû içinde Allah’ın huzuruna varırlar. Namaz bittikten sonra hepsi birbirine sarılır. Helalleşirler adeta.

Biraz sonra kopar fırtına. Kızılordu’ya bağlı birlikler, köyün etrafını çevirmişlerdir ve bir çarpışma başlamıştır. Kırk bir kişi birer birer toprağa düşer. Üç kişi kalmıştır geriye, başlarındaki sakin yapılı adam atına biner, kılıcını çeker ve kendisine kurşun yağdıran mitralyözün üzerine doğru at sürmeye başlar. Önce yaverleri vurulur, ardından kendi. Mitralyözün üzerine yalınkılıç at süren kişi, Damad-ı Şehriyâri, Halife hazretlerinin vekili, Osmanlı Devleti’nin en genç Genelkurmay Başkanı, Naciye Sultan’ın biricik sevgilisi Enver Paşa’dır.

Melekler tebessüm eder Enver’e.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (17)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.