Türkiye’nin tek gerçeği siyaset değil. Belki de derin gerçeklerimizi konuşmaktan alıkoyuyor aktüel meseleler bizi.
Engelli ve engellilik meselesini, kendi insanlık meselemizi yani, düşünmeye/yazmaya devam edeceğiz, nefesimiz yettikçe.
“Engelli,” “özürlü” adına her ne denirse densin bu kavramlar insanlığın, insana dair hasletlerin başladığı ya da bittiği kavramlar.
Sözün başında söylemek isterim, insana dair bir şeyler görmek istiyorsak insanın engellilere nasıl baktığına şahit olmalıyız. Çünkü yaratanın her şeyden münezzeh olduğunu düşünen insan, aynı zamanda yaratılanın eksik olduğunu düşünen insandır.
Engelli olmanın bir kusur, bir zayıflık olarak addedildiği bir bakış açısı mevcut bizde. Engelli insanı, insanlığından da bir şey kaybetmiş bir varlık olarak algılıyoruz. Onlarla yan yana gelmekten çekiniyor, dünyalarına girmiyoruz. Bir engelliyle karşılaştığımızda kendi zayıflıklarımızı görüyor ve bundan kaçmanın yolunun engelliden kaçmak olduğunu düşünüyoruz. “Engelliler olmazsa eksiklikler de olmaz” diyoruz.
Bu insanoğlunun aslında en çiğ halinin bir tezahürü.
Şöyle düşünün: İnsandan daha güçlü, daha sağlıklı ve daha uzun süre yaşayan pek çok varlık yeryüzünde hayat sürmekte. Allah yalnızca güçlü ve sağlıklı varlıklar yaratmak isteseydi dinozorlar, ayılar, timsahlar yeryüzü için yeterdi.
Oysaki yaratan kendine elçi olarak insanı seçmiş. İnsan kadındır, insan çocuktur, insan zencidir, insan sağırdır, insan kördür, insan topaldır… Ama insan insandır. Allah’ın elçisi, meleklerin secde ettiği Âdem’dir.
Bizler günahlarımızla, sevaplarımızla, çelişkilerimizle, kimi zaman iyi, kimi zaman kötü yönlerimizle insanız.
Yeryüzü macerası ilk önce insan olmayı öğrenmekle ilgilidir. Çünkü olmak bir süreçtir. İnsan kalmak da öyle. Engelsiz, sapasağlam bir şekilde insan olma sürecini tamamlayamamak, merhamet pınarından bir damla suyu içmeden bu dünyadan göçüp gitmek mesela, çok daha elem verici değil mi?
Engellilik başkalarının bir çırpıda yapacaklarını uzun bir süreçte yapabilmektir kimi zaman. Ya da başkalarının yapabileceği bazı şeyleri hiç yapamamak. Ancak insan olmak ve insan kalmak için bu yapabilme yeteneklerinin hiçbirine ihtiyaç yok.
Devam edeceğim nasipse.
Mutlu pazarlar.