Derdimiz Türkiye

Bekir Fuat

Her birimiz güzel bir gelecek kurma hayaliyle üniversiteye gelmiştik. Üniversiteliydik, muhabbeti seviyorduk ve rüyalarımız vardı. 80’li yılların ortalarıydı. Kendimizi dünyanın merkezinde görüyorduk. Dünyanın ve ülkemizin gidişatı bizden soruluyordu. Öyleydi de. Sabahlara kadar süren tadına doyum olmaz tartışmalarımız bizi güzel, sırlarına sonra sonra vakıf olacağımız esrarlı bir ülkeye götürecekti.

***

Üzerinde yaşadığımız toprakların bizim için ne ifade ettiğini soruyorduk birbirimize. Bu soruya adam gibi, bize yakışır cevaplar verene çikolatalar alıp, kitaplar hediye ediyorduk.

Tartışmalarımızın merkezinde Türkiye, güzellik ve hakikat arayışı vardı.

***

“Türkiye olmadan da güzellikler olabilir” diyen arkadaşlarım vardı bir de. Kendimi tam olarak anlamıyordum belki ama o arkadaşları hiç anlamıyordum.

Yani “Türkiye olmadan da hayat olabilir, hayat devam edebilir” diyorlardı.

Bugün de böyle düşünen insanlar var ve sayıları bir hayli fazla. Yani diyorlar ki, “İşimiz rast giderse ne âlâ, yoksa canı cehenneme Türkiye’nin.” İşlerin rast gitmesi ne demek? Şu demek: Kazasız belasız para kazanmak, haram helal demeden. Bir de geniş bir çevre. (geniş çevre, ne demekse!)

***

Her neyse…

Bir de sevgilileri oluyordu bazı arkadaşların; en küçük tartışmada terk ediyorlardı arkadaşlarını, yeni birisine yönelerek. İşlerin ters gitmesine tahammülleri yoktu. Hiç canları sıkılsın istemiyorlardı; arkadaşları, sevgilileri, ülkeleri ve garipler için bedel ödemeye niyetleri yoktu.

***

Benim içinse Türkiye’siz bir hayat tasavvuru mümkün değildi.

Bu ülke bizimle birlikte var olacak, bu ülkeyle birlikte biz. Ya Türkiye ile birlikte var olacağız ya da yok olacağız!

***

Rüyalarımı güzel ve mutlu insanların yaşadığı ülke süslüyordu. Üzerinde yaşayıp, ayağımızı bastığımız güzel, yeşil ülkemize varoluşsal bir mesele olarak bakmaya çalışıyordum. Varoluşumu anlamlandırmaya çalıştığım bir yerdi bu ülke.

Gariplerin yurdu için savaşı göze almalıydım. Bereketli topraklar için savaşı göze alabildiğim vakit, evet, ancak o vakit kendim için savaşı göze alabilirdim.

***

Evet, konumuz Türkiye. O zamanki inançlarımız ne kadar ayrıydı bugünkünden. Hakikatle, gariplerle ve güzellikle birlikte ‘anıyorduk’, onlarla birlikte ‘arıyorduk’ ülkemizi.

Küstah insanlar, Türkiye’ye “güzel değil” dedikleri vakit çılgına dönüyordum. Güzele güzel dememek bana göre büyük günahlardandı. Bu güzel ülkeye güzel demeyen insanlar da vardı maalesef ve bana göre bir günahın içindeydiler.

***

İşte bu varoluş, yok oluş, güzel ve çirkin tartışması sürüp gitti hep böyle. Bakın, halen sürüyor…

***

“Türkiye olmadan da hayat devam edebilir” diyen arkadaşlarım ‘dünya vatandaşı’ oldular. Bense milli marşı “Gesi bağları” olan bir Türk olarak yaşamaya devam ettim.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.