Şimdi siz ‘garipler kimdir’ diye soruyorsunuz öyle mi? Yüzüne baktığın vakit hakkı hatırlatanlardır garipler.
güne gülümserken papatyalar
dualar gibi yükselir ümitlerim
güneşle kol kola kırlarda koşarak
siz peygamber çiçekleri toplarken
ben çeşme başında uzanmak istiyorum
huzur dolu içimde
ben sonsuzluğu düşünüyorum
ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Muhsin Yazıcıoğlu
Şimdi siz ‘garipler kimdir’ diye soruyorsunuz öyle mi? Yüzüne baktığın vakit hakkı hatırlatanlardır garipler. Buyrun Muhsin Yazıcıoğlu. ‘Hakkın sözü her zaman, her koşulda en yukarıda olsun’ ister onlar. En tepede, en içimizde değilse Hakkın sözü, putperestlik başlar. Garip, eşya ile arasında bir sahiplik bağı kurmaz, kuramaz. İnsanı alemlerin en zengini kılan o özgürlüktür. Kalbiyle baş başa olan, Hakkın bahşettiği tebessümle, zenginlikle bakar aleme. Gariplik bir anlamda dert sahibi olmaktır. İnsan dertleriyle garipleşir, Hakka yakın durur. Garip, ebedi yolculuğunda derdini azık edinir. Derdimiz var. O derdin bir sahibi var. O dert can yakabilir ama sahibinin hatırı var. Onun için aşkla yaşar insan. Aşkın sahibi var.
***
Garipler, yani sadık olanlar. Bağlılar, hakikat aşkıyla yüreği dağlananlar. Yakin olma sırrıyla yüzlerini Hakka dönenler. Kurtuluş amentüsünün yoldaki izleri garipler…
Bir de her çağda gariplerin, mazlumların karşısında olanlar. Güneşin, ayın sırrından mahrum kalanlar, yüzünü gecenin en koyu karanlığına çevirenler, yollarına kibir taşları döşeyenler, küçük gövdeleriyle güneşi örtmeye çalışanlar, kendi canevini ateşe verenler…
Onlar ki karanlığa yaslanır; gariplerin, gönül ehlinin yöneldiği ‘söz’e savaş açarlar. Garipliğe sadık kalamadığı/kalmadığı için hakikati kendinden, kendini de hakikatten uzaklaştırırlar.
***
En güzel garibimiz Yunus Emre. O, bizim garip yanımız. Garip yanını bulan Yunus’u bulur. Garip yanını seven Yunus’u sever. Garip yanına sarılan Yunus’a sarılır. Gariplerin babası. Türkçenin mayasını çalan adam. Türkçe, sesini Yunus Emre’yle buldu. Yazdıkları Türkçenin duası. Onu tanıdıkça daha çok bağlanırsınız Hakkın sözüne. Söyledikleri, yazdıkları insanlığımızı, garipliğimizi hatırlatır.
Haktır, garipliktir, yoldur Yunus. Muhabbetten öte bir hakikat olmadığını, hakikat sandıklarımızın o muhabbetin tezahürleri olduğunu öğreniriz onunla. Elimizden, gönlümüzden tutarak anlatır. Bize ders vermez. Kalbimizden tutarak, başımızı okşayarak, Türkçenin en güzel haliyle, en iyi anlayabileceğimiz duruluğuyla anlatır. Herkese anlatabilecek bir sözü vardır. Sözü herkese anlatabilecek düzeye çıkarır.
Yunus’la daha çok bağlanırız dilimize, türkümüze. Yunus’la daha çok hatırlarız güzel ölümü, daha çok hatırlarız ahireti. Hikayelerimiz sadece dünyanın hikâyesi olmaz.
***
İnsan olmak da insan olmanın içini doldurmak da zor. Bunun için dert sahibi olmak lazım. Dert sahibi olmak güzeldir, bereket getirir. Siz “takmışsınız kafayı gariplere” diyenlere, “Asr-ı saadette yaşamış olsaydık kime çevirecektik yüzümüzü” diye soruyorum ben de. Kime? Ebu Cehil’e mi?
***
En güzel garibimiz Yunus dedim. Bir de Muhsin Yazıcıoğlu var elbette. Bunca insanın hayatına nasıl dokunur tek bir insan? İsmini andığımızda tebessüm ettiğimiz, bize delikanlı olmayı öneren kaç insan kaldı? Dost dediğin ölümüyle bile şifa oluyor geride kalanlara.