Bir hoş sadâ” bırakarak göçüp gidebiliriz şu dünyadan. Öyle önemli şeylerin mucidi olmadan, büyük sosyal devrimlerin lideri olarak anılmaya çaba sarf etmeden “önemsiz” insanlar olarak yeryüzü maceramız sona erebilir.
“Büyük devrimler” yerine “küçük iyilikler” yaparak da pekâlâ insanlık maceramızı sürdürebiliriz. İllaki kerli ferli adam olmak, dünyayı bir sözümüzle titretmek zorunda değiliz. Sizin adınızı duyanların “nidalar” atarak kendisinden geçmesine de gerek yok. Kimsenin “müridi” ya da “mürşidi” olmadan, kimsenin “fanatiği” olmadan da var olabiliriz.
Kendimiz olabiliriz mesela. Yalnızca kendimiz… Kimseye minnet etmeden, kimseden minnet beklemeden yeryüzü maceramızı tamamlayabiliriz.
Dünyada “önemsiz” ve “iyi” insanlar olarak da bir hoş sadâ bırakabiliriz.
Bu “iyi” ve “önemsiz” insanlar belki tarihin yaldızlı sayfalarında yer almayacak. Belki bu annelerin, bu çocukların, bu öğretmenlerin adını sanını kimse bilmeyecek. Belki kimsenin bu iyi insanlardan haberi olmayacak…
En zor süreçler bu “önemsiz,” “iyi” insanların sabır ve itidalleriyle aşılır. Bu “önemsiz,” “iyi” insanlar sayesinde toplumsal inkişaf sağlanır. Bu “önemsiz,” “iyi” insanlar sayesinde oluşur erdemli toplum. Bu “önemsiz” ama “iyilerin” üzerinde yükselir insanlığın kutlu macerası.
Bu “önemsiz” ve “iyi” insanlar yaşatır sevgiyi. Bu “önemsiz” ve “iyi” insanlar insanlığa konformizmi değil vicdanı gösterirler. Bu “önemsiz” ve “iyi” insanlar sessiz ama vakur halleriyle hoş sadâya davet ederler insanları, insanlığı.
Büyük devrimler değil, küçük iyilikler.
Bir hoş sadâ.