Baba Adı: Adem Ana Adı: Havva

Bekir Fuat

Zor zamanlarda “Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca / Akar can özümde sel gizli gizli” diyen Neşet Ertaş inşirah verir kalbime. Bir de bakışları gönlüme değen dostlarım.

Onlardan biri Hepşen.

Hepşen’in türküsü benim türküm. Sizin de türkünüz olsun.

Kim mi Hepşen? Anlatmaya çalışayım.

***

Bir insanın dünyasına sokulmak, kendi dünyanıza sokulmaktır. Ordu’da kundağa sarılmış bir halde hastane önüne bırakılan üç günlük bir bebek gece evine dönen vatandaşlar tarafından fark edilir. Bebeği su içinde, sırılsıklam bir vaziyette bulan vatandaşlar, durumu hemen karakola bildirirler. Olay yerine gelen polisler, soğuktan mosmor olmuş bebeği karakola götürerek, ilk tedavisini yaparlar ve ona mama verirler.

***

Adı Hepşen’dir artık onun, soyadı Uslu. Ana adı Havva, baba adı Adem.

***

Donmak üzere olan bebek kendine geldikçe etrafına gülücükler saçmaya başlar. Hayatı Samsun ve Kastamonu çocuk yuvalarında geçen Hepşen, şimdi 25 yaşında; memur, Ankara’da yaşıyor. Hayatın ortasında dimdik ayakta duruyor ve etrafına gülücükler saçmaya devam ediyor.

***

Hepşen’in hikâyesi kendi hikâyemiz. Hepimiz Adem’in çocuklarıyız. Hepşen Adem’in çocuğu olduğunu iliklerine kadar yaşıyor.

Onun hayatına sokulmak, kendi hayatımıza sokulmak aslında. Kolay mı peki böyle bir dünyada insanın kendine yönelmesi, kendine sokulması?

***

Hayatlar hayatlara eklenir: “Benim hayatım da yurt ve yuvalarda geçti” diyorum bir ara, tebessüm ediyor sadece. “Beni kimsesiz olmak değil de insanların bakış açısı etkiledi” diyor. “Onlar için bir zavallıyım. Oysa ben güçlüyüm. Güçlüyüm, çünkü hayatta en çok Allah’a inanıyorum. Ve ölümü unutmuyorum. Allah çünkü benden bir şey alıyorsa, karşılığında bana birçok şey verdi. Hayatımda birçok zorluğu yaşadım ama kalbimden neyi geçirdiysem gerçekleşti.”

***

Muhabbetin bir yerinde, “Yoksa sen Allah’a güvenmiyor musun?” dedi. Ürperdim.

***

En iyisi, ben susayım, o konuşsun: “Annesiz-babasız olmayı biz istemedik. Zor tabii. Daha duygusal oluyorsunuz. Çevremdeki bazı insanlar kendi anne ve babalarına bağırdığı zaman, ben hep ‘Niye böyle yapıyorsunuz? Niye onları düşünmüyorsunuz? Niye bencil davranıyorsunuz?’ derim. Bence ailesi olanlar ne kadar önemli değerlere sahip olduklarını bilmedikleri için bazen annelerinin ve babalarının kıymetini bilmiyorlar. Ben onların görmediğini görmeye çalışıyorum. Yurttayken bazen öğretmenlerimin evine giderdim, çok hoşuma giderdi. Ev yemekleri yerdim, arada bir özlem çekiyor işte insan. Bir bayram zamanı da şeker toplamaya gittiğim bir sırada annem aramış, daha doğrusu bana öyle söylediler. Ben hala hafızamdan silemedim o olayı. Ne kadar güzel; sevindim, ama şu yaşıma geldim ve hala ailem yok ve beni kimse aramıyor.”

***

Kimliğinde ana adı Havva, baba adı ise Adem olarak yazılı.

***

“Ben gerçekten de annem ve babam zannediyordum onları. Hatta ne kadar güzel, ilk peygamberimizin ve aynı zamanda ilk insanların ismi diye gurur duyuyordum. Sonra televizyonda, ‘Bizler Adem ve Havva’nın çocuklarıyız.’ denilirdi. Ben bunu sonra sonra, 14-15 yaşlarında fark ettim. İşte o zaman anladım, nasıl bir hayat macerası içinde olduğumu. Şimdi mücadele ediyorum, annesiz-babasız olduğum için asla isyan etmedim ve sorgulamadım. Kabullendim ve yolumda ilerledim.”

Çok sevdiğim bir eşim, çocuklarım ve kimseye muhtaç bırakmayacak kadar da kazancım olsun yeter diyor bir de.

***

Ben hep tebessüm ederim Hepşen’e.

***

Çevreme, sağıma-soluma, ekranlara bakıyorum şimdi, hep ‘aynı tip ses çıkaran insanlar’ görüyorum. Hepsi aynı şeyleri konuşuyor. Aynı sözler. Ünvanlar, kariyerler…

Sonra Hepşen geliyor aklıma; içimin ısındığını, kalbimin genişlediğini hissediyorum.

Gönülden gönüle sır gizli gizli.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.