Ramak kalmış. Neye ramak kalmış? Ramak ne ki öyle kalıyor? Biraz daha fazlası nedir onun? Bir şey ne kadar kaldığında ona ramak kaldı diyoruz?
Gel de bunu merak etme!
Etmeden olmaz, ettiysen sözlük, lügat, kamus karıştırmadan olmaz.
Kelime Arapça imiş. Kelimenin yapısı her ne kadar Arapça olduğunu az çok hissettiriyor olsa da hislerle hareket etmemek; lügat karıştırmak en doğrusu. Zan ile dil bahsinde yürümeye kalkarsanız harika şeyler uydurursunuz ama sadece uydurursunuz.
Kelimenin kökü olan “ra- mim- kaf” seslerinin anlamı bakmak imiş.
Tabii bakmak deyince Arapçada o kadar çok bakmak var ki; ramak’ın diğer bakmak anlamına gelen kelimelerden farkı nedir diye düşünmek gerekiyor.
Manzara kelimesinin de kökü olan “nazara” da bakmak demek.
“teemmül” uzun süreli bir nazar biçimi.
“bedihe” ilk nazar; “reviyye” son nazar imiş. “Rü’yet” ise görülen şeyin idrak edilmesi. Allah için nazar değil rü’yet kelimesini kullanmak daha doğru imiş.
“basar” bakmak, “anestü” gördüğü şeyle ünsiyet kurmayı ifade eden bir bakma türü imiş. Ramak ise yan gözle bakmak demekmiş.
Kelimeyi tehlikeli bir şeyin olmasına çok az kalması anlamında kullanıyoruz ama Arapçada daha ziyade ölmeden önceki son bir iki nefese ramak deniyormuş. Yazıyı yazarken sevdiğim eski bir öğrencimden telefon geldi. Ramak kalmak ile ilgili bir yazı yazmakta olduğumu, yazıyı bitirmeme ramak kaldığını söyledim. O da kendisinin o gün nişanlanmasına ramak kaldığını söyledi.
Ben de “sakın ha, aman de” dedim, şaşırdı, “Neden öyle diyorsun ki Asım Abi dedi? Ben de ölmeden önceki son bir iki nefese ramak denildiğini, nişan öncesi ölmemesinin iyi olacağını kendisine ifade ettim. Tebessüm etti. Kahkahaya ramak kalan bir tebessüm ile gülümsedi.
Yine “yan gözle bakmak” ile “ölmeden önceki son bir iki nefes”; bu ikisi de “ramak” kelimesinin anlamı olarak kullanılmış Arapça sözlüklerde. Aralarında nasıl bir irtibat var? Şöyle: Göz açıp kapayıncaya kadar diyoruz ya hızlıca olup bitiveren kimi şeyler için, bu da öyle. Bakış hızından bile biraz hızlı bir bakış; bir yan gözle bakış.
Ramak kalma tabirini aslında daha çok olumsuz durumlarda, tehlikeli durumlarda kullanıyoruz ama çok iyi şeyleri başarmaya çok yaklaşıldığında da kullananları görüyoruz.
Kalbinde az sevgi kalmış kimseler için de ramak ile aynı kökten bir kelime olan el muramigu kelimesi kullanılıyormuş Arapçada.
Koyun sürüsü için de kullanılıyormuş. Ve zayıf, cılız adam anlamına da geliyormuş.
İlginç olan şu ki “ra-mim-kaf” seslerinden oluşan bu kelime kökünden başka hiçbir kelime dilimize geçmemiş; sadece bu “ramak” geçmiş. Bazı kelimeler o kadar çok kelime ile geliyor ki… Mesela h-k-m kökünden neler geçmiş bir bakalım: hakim, hakem, hüküm, hekim, mahkum, tahakküm, hakimiyet, hikmet, muhakeme, tahkim, ahkam, istihkam, hükümet…
Tek başına gelmesine rağmen dilimizde yerini yüz yıllardır koruyan “ramak” gibi kelimelere hürmetlerimi sunuyorum.
Allah’ın gülleri yakanı bırakmasın ey okur!
*8 Şubat Cumartesi günü saat 16.00’da Üsküdar Kitap Fuarında İz Yayınları standında imza günüm vardır. Müsait okurlarım için minik hediyeler hazırladım. Beklerim.
*Çarşamba günleri İlim Yayma Cemiyeti Üsküdar şubesinde Muhammediye okumamız tüm lezzeti ile devam ediyor. Dersimiz 18.00’de başlıyor. Mekanımız Üsküdar merkezde. Sizleri de bulunduğunuz şehirde birkaç arkadaşınızla Muhammediye okumaya davet ediyorum. Haftada bir 50 veya 100 beyit okuya okuya güzel, bereketli bir okuma halkası başlatmış olursunuz.
*Cuma akşamları Üsküdar merkezde, Uncular caddesinde FİKSAD’da Yunus Emre Divanından Etimoloji derslerimiz saat 18.30’da oluyor. Altı yıldır bu derslerimiz devam ediyor. Derslerimizden şimdiye değin binden fazla insan geldi geçti. Kelimeleri merak ediyorsanız sizi de bekleriz. Dersimize gelenlere kitap hediyelerimiz sürmektedir.