Perşembe günü ikindi ezanından hemen sonra Prizren’den ayrıldık. Kimler vardı ayrıldıklarımız arasında? Arasta Derneğinden Agon, minik zeki oğlu Sedat, 15 yıllık dostum İlir kardeş, Çizgi romancı Gani Sunduri, Maarif Vakfından Mustafa Yılmaz Hoca ile Yücel Bey ve ismini şimdi hatırlayamadığım fotoğrafımızı çeken kardeşimiz.
Kimlerle oralarda idik: Türkiye’de dergi çıkarmakta olan 30 kadar gençlik dergisinin yayın yönetmeni ile oralarda idik. Ayrıca değerli yazarlarımız Ahmet Efe, Mevlana İdris ve Güray Süngü de bizlerle idi. Şimdiye kadarki Gençlik ve Spor Bakanları içerisinde kültürün, sanatın kıymetinin farkında oluşu ile tanıdığımız ve sevdiğimiz sayın Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun genç dergicilerin Evlad-ı Fatihan’ı görmesinin faydalı olacağını düşünmesi ile bu kıymetli Balkan buluşması gerçekleşmiş oldu. Tüm kalbimle söylüyorum; Allah razı olsun. Allah kendisine uzun süre güzel hizmetler yapabilmeyi nasib etsin. Amin.
Saraybosna’da başlayan yolculuğumuz Mostar, Blagay, İşkodra, Tiran, Ohri, Kalkandelen, Üsküp, Mazgit ve Prizren duraklarına uğradı. 7 gün bir otobüs yazar, şair, karikatürist, editör çok güzellikler yaşadık. Güzel tanışıklıklara adım attık.
Söze son günden başladım ama her gün ayrı bir güzeldi. Sonuncusu hüzünlü idi elbette. Öğle namazını Sinan Paşa Camiinde kıldıktan sonra kardeşlerimizle buluştuk. Bilahare Çamlıca tepesinin kıymetli kitap dostu Abdullah Akın Beyin selamını götürdüğümüz Saraçhane Halveti Tekkesinde sema odasında musikişinas Fadıl Dede’den ilahiler dinledik, o ilahilere eşlik ettik. Okuduğu ilahiler Türkçe idi. Yunus Emre’den ilahiler okudu daha ziyade. İnsan duygulanıyor. Çok çok sevdiğim, hayranı olduğum Yunus Emre’nin ilahisi ve tekkenin sevimli beyaz yavru kedisi ile Anadolu’dan binlerce kilometre uzakta farklı hüzünlere, güzel neşvelere girdim çıktım.
Türkçenin ipek sesi Yunus’un kelimelerini silahların 100- 150 yıl önce bizden aldığı topraklarda, camilerde, tekkelerde duymak o kadar hüzün dolu bir diriliş yıldırımları çaktı ki içimizde…
Bu hissiyatı sadece Prizren’de yaşamadım. Bosna’da da yaşadım. Kalkandelen’de Prof. Metin İzeti Beyin postnişinliğini sürdürdüğü Cerrahi Tekkesinde de yaşadım, Ohri’de Pir Mehmed Hayati Halveti Tekkesindeki 30 yıllık Halveti dervişi yaşlı teyze ile de yaşadım. Sultan Murad Hanın türbedarı Buharalı Saniye Türbedari Nine ile sohbet ederken de yaşadım. Üsküp’te 1200’den fazla seçkin, nitelikli kitap yayınlayan Balkanlardaki hatta Dünyadaki sayılı yayınevlerimizden Logos A yayınlarında Latif Mustafa Beyle görüşmemizde de, Köprü Dergisindeki Güray Süngü söyleşimizde de, Mostar köprüsünde Ahmet Efe Şiirleri Şiir Dinletisinde de, Blagay Tekkesinde, Sarı Saltuk’un makamında Mevlana İdris’in okuduğu ilahilerde de, tekkenin az ilerisindeki şerbetçinin ikramperverliğinde de, Cemaleddin Latiç ile sohbetimizde de, şimdi kapanmış olan Elif Dergisinin editörü Melika Nazirovaç ile Mladi Müslimani Marşının sözlerini tercüme ederken de yaşadım bu duyguları…
Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesinde Hamza Laviç’ten kütüphanedeki yazma eserleri koruma mücadelelerini dinlerken kendimi tutamadım. Kütüphanenin terasına çıktığımızda ise Aliya İzzetbegoviç olmanın ne demek olduğunu iliklerime kadar hissettiğimde göz yaşlarım sağanak olmuştu: Bu topraklar bir zamanlar mahzun değildi. Tevhidin yurdu idi bu topraklar. Şimdi hala tekbirler yükseliyor Bosna’da ama şimdi biraz hüzünlü o ezanlar…
Başçarşı’daki Connectum yayınları ve yayınladıkları kitaplar da, Prizren’deki Fleta yayınlarının Türkçeden tercüme ettirdiği Cahit Zarifoğlu’nun Yaşamak kitabı, Rasim Özdenören’in Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler kitabı, Hüseyin Su’yun, Köksal Alver’in, Atasoy Müftüoğlu’nun, Sezai Karakoç Üstadın kitaplarını görmek de beni derinden etkiledi.
Tiran’da Mehdi Gurra’nın Alsar Vakfındaki pratik aklı, gayretleri, sempatisi ve yayınları, Univers Dergisinde Prof. Ramiz Zekaj, Anisa ve Zamira Hanımların misafirperverliği, İşkodra Medresesinde, üzerine basarak söylüyorum, İmam Hatip Lisesi değil, medresesindeki çalışmalar… Balkanlar’ın kaynamakta olduğunu bize tekrar be tekrar gösterdi.
Bu seyahatimiz vesilesi ile Balkanlardaki İslamcı entelektüel merkezin Saraybosna’dan Üsküp’e doğru kaymaya başladığını biz de hissettik.
İslamcılığı öldürmeye çok meraklı olanlara söyleyeyim: Çok beklersiniz!
“Yeryüzü bize mescid kılındı
And verdik, toprak şahid tutuldu”