Divanu Lugatit Türk’te geçen hasta anlamına gelen kelimeleri inceliyor, bunlardan hangileri halk ağzında ne kadar yaşıyor; buna bakıyorduk. Kaldığımız yerden devam edelim:
Hasta anlamına gelen “mun” kelimesinden Sağlık Deyişleri Sözlüğü’nde bir kelime bulamadım ama “b” harfinden de bakmamda fayda var kelimeye. “B”, “m”, “v” hatta “f” ve “p” fena halde birbirlerinin yerine geçebilen sesler. (Diyeceksiniz ki onlara da bakacak mısınız? Ne olur ne olmaz diye bakacağım tabii. Baktım, diğerlerinde değil ama “p”ye dönüşmüş halinde iki kelime buldum: “punç” midesi bozulmak Çorum’da, “punta” ise Orta Anadolu’da zatürre hastalığı anlamında kullanılırken Edirne’de grip, İzmir’de Kızıl hastalığı anlamında kullanılmış.) Uşak’tan “bun” sıkıntı anlamında kaydedilmiş. “Bunamak” kelimesine Niğde’de ilginç bir şekilde ağzı kokmak anlamı verilmiş.
Divanu Lugatit Türk’teki hasta anlamına gelen kelimelerden birisi olan “sökel”, Çorum, Giresun, Konya, Bursa, Afyon, Samsun, Amasya, İçel, Aydın, Adana ve birçok şehirde hasta ve hastalık ismi olarak kullanılıyormuş. Bazı yörelerde zatürre anlamında kullanılırken bazı yörelerde tifo, bazı yörelerde öldürücü grip, bazılarında humma için kullanılıyormuş. Muğla, İçel ve Zonguldak’ta öksürük için sökem ve sökkem kullanılırken Kastamonu’da “sökü” kelimesi bilin bakalım ne için kullanılıyormuş bundan 70- 80 yıl önce? Hastane!
“Toğa” kelimesinden bir kelime Sağlık Deyişleri Sözlüğünde “t” harfinde yok ama “dovucu” kelimesi Isparta’da tetanos için kullanılıyormuş. “Dongucu” şekliyle de Gaziantep’te aynı anlamda kullanılıyormuş. Antep’te “doğca” kelimesine de varmış ayrıca.
“Yaman” kelimesine en yakın Tokat’ta veba için “yamara” kelimesininin kullanıldığı bilgisini buldum. Tabii halk ağzında bunlar kullanılıyormuş diyorum ama sürekli televizyon izleyen, yani İstanbul ağzının ve artık hatta New York ağzının, Londra ağzının, Kore ağzının kullanıldığı televizyon kanallarının Türkçesi ile kulağı dolan insanlarımız bulundukları şehirlerde oralı olmayı ne kadar sürdürebilecekler? Halk dilindeki bu kelimeler kullanılmaya kullanılmaya ne olacak? 70 yıl önce kullanıldığı tespit edilmiş ve derlenmiş bu kelimelerin acaba günümüzde ne kadarı kullanılıyor? Yetmiş yıl sonrasının nineleri, dedeleri torunlarına nasıl bir Türkçe bırakacaklar? Altyazı Türkçesi mi? Yoksa o da mı kalmayacak?
Tüyap başladı, etimoloji derslerimiz devam ediyor!
Salı günü saat 14.00’te Tüyap Kitap Fuarında İz yayıncılık standında okurlarımızla buluşuyoruz. İz standı fuarda 3. salonda.
DilEvi Etimoloji Topluluğu’nun bir etkinliği olarak 6 yıldır yaptığımız etimoloji derslerimiz devam ediyor. Cuma günleri saat 18.30. Mekan Üsküdar merkezde, Uncular caddesinde FİKSAD.
Üsküdar’da Muhammediye okuması
Muhammediye isimli güzelim eseri sevenleriyle Üsküdar’da Şeyh Devati Camiinde Çarşamba akşamları akşam namazı sonrası yüz beyit okuyoruz.
40 yıl öncesine kadar Türkiye’nin her tarafında camilerde, köy odalarında, evlerde, tekkelerde Muhammediye, Ahmediye, Hz. Ali Cenknamesi, Battalname okuma halkaları ile karşılaşılabilirken günümüzde bu halkaları kurmak ve devam ettirmek nedense kolay değil. Dernekler vakıflar artık su kuyusu yaptırma derdinde. Afrika’da su kuyusu karaborsası kimlerin elinde, ne oluyor bitiyor diye sormamız mı gerekiyor? Bereketli kitap halkaları 80’li yıllarda belediye başkanlarımızın, milletvekillerimizin, daire başkanlarımızın, genel müdürlerimizin, bakanlarımızın olmadığı yıllarda kalmaya mahkum mu?
Her şeye rağmen İslamcılık bitmedi, bitmeyecek. Üstelik hem Seyyid Kutup ile, Hasan el Benna ile hem de Muhammediye ile, Envarül Aşıkin ile, Yunus Emre ile, Eşrefoğlu Rumi ile, İsmail Hakkı Bursevi ile ve Ali Şeriati ile barışık, onlara meftun bir İslamcılık yolunu daima açacak, daima!
Derse ve Muhammediye okumasına katılmak isteyenler dilevietimoloji@gmail.com adresine kendilerini tanıtan kısa bir mail atabilirler. Dersler sadece meraklılara açıktır. Ücretsizdir. Bazen çeşitli kitaplar da hediye ediyoruz.