"Ölmek” ile “bölmek”, “döl”, “gölge”, “köle” hatta “höl” kelimelerinin aynı kökten geldiğini düşünmek ancak ve ancak Kökses teorisi ile mümkün. Bir okuyucumuz önceki yazımızda neden çöl ile ölmek ilişkisinden bahsetmediğimizi sormuş. Ona da sıra gelecek elbet. Hatta geldi bile. Çölün Türkçe metinlerde 15. yüzyıldan önce görülmediğini belirtmiş Gülensoy. Belki şunu dikkatinize sunabilirim: “öl” ve “höl” kelimelerinde yaş anlamı varken “çöl” kelimesinde susuz, kumluk yer anlamı bulunuyor. “Ç” sesinin suyu, yaş olma halini yok etme ile ilgili bir anlam katma fonksiyonu yüklendiği düşünülebilir mi? “Ç” sesinin genelde çokluk, artma ile alakalı manalar kattığını söylenebilir mi, biraz daha kafa yormak lazım. “Ç” sesi “ölmek” kelimesinin başına değil de sonuna gelirse “ölçmek” kelimesine varırız.
Tabii “ç” sesinde sadece çoğalma ile ilgili bir anlam yok. “Ç”deki manayı sezebilmek için “çökmek” ile “dökmek” kelimelerinin münasebetine bakmak biraz işimize yarayacaktır. “çökmek” ile “dökme” eylemlerinin gerçekleşiş biçimi, failleri aradaki benzerliği ve farklılığı daha da ele veriyor. “Çökmek”, kendisinin kendisine uyguladığı (kendisinin kendisini maruz bıraktığı) bir eylem iken “dökmek” bir öznenin bir nesneye yani bir başkasına uyguladığı bir eylem. “Çökmek” kelimesinin kökünde, kökses teorisine uygun bir şekilde bakınca gördüğümüz “ök” kökünün (bu kök, “kök” kelimesinin de köküdür aynı zamanda) ana, anne manasına geldiğini hatırlayalım. Çöken şey kendisi olarak, özü ile, ana varlığı ile çökmüş oluyor. Aynı irdelemeyi “dökmek” ve “döl” üzerinde uyguladığımızda “döl” kelimesine daha dikkatli bakarsak, kelimenin “dö-” halinde hem bir dökülme anlamını görmüş oluruz hem de dökülen nesnenin yaş olması sıvı olması gerekliliğinden hareketle bir yaşlık da hissedeceksiniz kelimede. Bu arada “sıvı” “cıvık” ve “su” kelimelerinin birbirleri ile ses ve mana bakımından irtibatını görebilmenizi de arzu ediyorum. Dölün dökülüşünü hissedebiliyoruz ama yine ayrı bir dikkatle baktığımızda döldeki ölme eylemini de görmeye başlarsınız. İş başındaki döllerin (sperm) milyonlarcasının öldüğünü hatırlayacak olursak sesler biraz daha vuzuha kavuşur.
“Öl” ve “höl” kelimelerinde görülen yaş anlamının “göl” kelimesinde de bulunduğunu düşünmek çok da zor değil. Zor olan ölmek kelimesinde şu iki anlamdan hangisi daha baskın bunu çözmek: Bölmek kelimesi ile beraber düşününce biraz daha net görebileceğimiz bölme parçalama anlamı mı yoksa yaş olma anlamı mı ölmek kelimesinde daha baskın?
Peki burada “öl” kelimesinde yaş anlamı varsa ve yaşamanın “yaş” kelimesi ile irtibatlı olduğu bariz iken “ölme”nin “yaşama”yla irtibatı nasıl mümkün olacak? Mantık olarak ölmek yaşamanın zıttı belki en fazla tamamlayıcısı olarak düşünülebilecek durumda. Yaşamayı sevenler ölmeyi yoklamaya ne kadar dayanabilecek, haftaya bir bakalım.
Yeni derslerimize davet
DilEvi Etimoloji Topluluğumuzun derslerine yeni iki ders daha katıldı. Pazartesi günleri saat 18.00’de Üsküdar’da Balaban Tekkesindeki Yunus Emre Divanından Etimoloji Dersimiz 5 yıldır sürüyor. Yunus Emre Divanı dersimiz bu hafta Üsküdar Uncular caddesindeki FİKSAD’da olacak. Buna Çarşamba günleri iki ders daha eklendi. Üsküdar’da yeni açılan Baraka Kültür Evi’nde Çarşamba saat 18.00’de Kitab-ı Dede Korkut’un sadeleştirilmemiş Dresden nüshasından Dede Korkut Okumalarına başladık. Yine Çarşamba 19.00’da ise Saltukname Okumamız başladı. Bu okumalardan herhangi birine katılmak isteyenlerin kendilerini kısaca tanıtan bir maili dilevietimoloji@gmail.com adresine yollamaları yeterli. Tüm derslerimizin merak sahibi olmaktan başkaca bir ücreti bulunmadığı gibi zaman zaman katılanlara kitap hediyemiz olmaktadır.