Başkan çoğu Türkün aklına geldiği gibi kanların başı mıdır, bazılarının telaffuz ettiği gibi “başgan” mıdır; başkan kelimesi nereden nasıl neş’et etmiştir?
Başkanın başkaları ile baş eden, onları alt eden insan olduğunu düşünecek olursak başkalarının alt edilmesi gereken insanlar olarak algılandığını kabul etmiş duruma mı düşeriz?
Kelimede baş ile ilgili bir anlam var, tamam, onu anladık ama o “kan” eki neyin nesi? Yazgan, konuşkan, çalışkan…
Kelime Divanü Lugatit Türk’te geçiyor. Balık baştan kokar atasözünü hatırlatacak şekilde büyük balığa başgan denildiğini, bundan dolayı da halkın başkanına bodun başganı denildiğini yazmış pirimiz sözlükçüler başkanımız Kaşgarlı Mahmud.
Başarmanın yolu başlamaktan geçer diyenler doğru bir yargıda bulunuyorlar. Bir işe baş koyduğunuzda onu başarmanız pek de zor değil. Başarmak başa ermek midir, biraz düşünelim, yoklayalım. Başlangıç baştan başlayarak, en baştan başlayarak gerçekleştiriliyorsa bir işin başı sonu belli ise burada işi başı, kafası olan bir canlı gibi algıladığımız çıkarımında bulunulabilir. Bu başı sonu demeyi başı kıçı şeklinde ifade edenlerimiz olduğu gibi baştan ayağa şeklinde söyleyenler de var; baştan sona diyenler de var. Hepsini yerine göre kullandığımız da oluyor. Nişanyan başarmanın sona ulaşmak anlamında olduğunu, başarmak derken burada baş kelimesinin son anlamında kullanıldığını yazmış sözlüğünde. Lakin öyle dememek lazım; orada başarmanın dairesel bir zihin tasavvuru ile söylenilen bir kelime olduğunu, bir işin sonunu getirdiğinizde yeni bir başlangıca ulaştığımızın bilgisinin dışa vurumu bir kullanım olduğunu hatıra getirmek lazım. Şimdilerde seküler zihniyetle illetli, köşeli zihin tasavvuru ile bakınca başı son olarak algılamaya mahkum olmamak zordur.
***
Baş için kafa, kelle kelimeleri de kullanılıyor. Arapçası re’s. Reis kelimesi oradan geliyor. İbranicesi ruş, re’s’in Yahudi ağzında söylenişi. Yahudi selamı şelom şeklinde söyler. Arabın s dediğine Yahudi “ş” der. Farsçası ser. Hintçesi sir, Latincesi kaput, Almancası kopf, Yunancası kefal, İngilizcesi Head, Rusçası golava, Çincesi tou, Ermenice ghekavar, Fransızca tet, Gürcüce uprosi, İtalyanca testa, Macarcası fey, Moğolcası darga, Seylan dilinde hisa, Tamilcesi talay, Bengalcesi matha. Yani baş için dünya dillerinde çoğu birbirinden farklı seslere sahip çokça kelime var.
Kafa için Arapça diyor sözlükler. Arapçanın kafa’sının Almancanın kopf’u ile Latince’nin kaput’unun ve Yunancanın kefal’inin kafa ile aynı yerden geldiğini düşünmek mümkün. Kelimenin Hintçesinde sir kelimesini görürken, bu sir Farsçaya, Kürtçeye, Peştucaya, Urducaya ser olarak geçip dilimizde de bir kısım kelimelerin başına geçiyor: serlevha, serasker, serseri, serazat, serdar, serkan, serhat, sermaye, sertabib… Ayak anlamına gelen “pa” kelimesi ile birleşerek baştan ayağa anlamında kullanılan ser a pa kelimesini Mehmed Akif’in Çanakkale Şehitleri şiirini okurken serap anlamına geldiğini zannederek okuyanlara rastladığımız gibi serabın da ser-a-pa’nın da anlamını bilmeden okuyanlara da denk gelmişliğimiz vardır. Benzeri bir yanlış okuma yine aynı şiirde “seni almaz bu cihat” mısraı okunurken yaşanır. Cihadın o eri almayacağını söylediği zannedilir okuyanların kimi tarafından. Oysa cihetin çoğulu cihat olarak kullanılmıştır şiirde; şehidi almayan Allah yolunda çarpışılan cihad değil cihetler anlamındaki cihattır. Sözü dağıtmadan başa bağlayalım.
***
Baş kelimesinin kökü ağ olarak görülebilir. Hüseyin Rahmi Göktaş’ın Kökses teorisi ile. Göktaş BenSenOğ Türkçenin Ruhu isimli ilk kitabında Türkçede “-n” ve “-ğ” kökseslerinden bahseder ve her sesli harften sonra görünmeyen bir yumuşak ge vardır der. Bu yaklaşımı biraz daha ileri taşıyarak baktığımızda ben sen o kelimelerini beğn seğn oğ şeklinde okuyabiliriz.