Boğma ve boğaz kelimelerine geleceğiz demiştik. Boğma kelimesi ile birlikte düşünmemiz gereken bir kelime boğaz. Boğaz kelimesindeki “z” sesi iki taraflı olduğunu ifade ediyor boğazın. Z’nin kelimeye neler yaptığını diz, omuz, göz, ağız hatta yüz ve ağız kelimelerindeki sesine bakarak çıkarabiliriz. Yetmez ise ikiz, üçüz, dördüz kelimelerindeki “z” sesi imdada yetişebilir. Daha fazlası için “biz bunları hep kitaplarımızda yazdık” söylemi özentisi ile Yaşar Nuri Öztürk’e bir gönderme yaparak bakınız ‘Birden Bine, Türkçede Sayıların Kökeni’ kitabımız, diyelim. Etimoloji sözlüklerimiz boğmak kelimesini açıklamaya çalışırken bir manada karar kılamamışlar.
Etimologların içinden çıkamadığı kelimelerin, hatta içine giremediği kelimelerin içine şairlerin girebildiğini görüyoruz sık sık. Boğmak doğmak kelimelerini birlikte kullanan çokça şairimiz var ama Cahit Zarifoğlu’nun Zeynep ve Uzaktan Fırat Üzerine İkili Anlatım şiirinde ayrı bir güzel geçer: “Buluşunuz değildir anne / doğuranınızdır / (anne boğmaz doğurur) nasıl ki doğdunuz ve buldunuz annenizdir” dizelerini hatırlayalım.
Kaşgarlı’da boğaz kelimesi “boğuz” şeklinde geçiyor. Hasan Eren’in Etimolojik Sözlüğünde boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar denilmiş. İki dağ arasındaki dar geçide de, iki kara arasındaki dar denize de boğaz denildiği gibi; şişe güğüm gibi kaplarda ağza yakın dar bölüme de boğaz denilmesi insan boğazına benzer bir daralmadan dolayı olmalı. Clauson boğazın gebe, yüklü anlamında kullanıldığını aktarıp gebe ile boğaz arasında anlam bağının açık olmadığını söylüyor. Gebe, ebe, bebe kelimeleri arasındaki ilişkiler Kökses teorisini, yani kelimelerin arasındaki bağı kelimenin başındaki sessiz harfi atarak yakalamayı isbat etmeye belki de en uygun kelimeler. Fakat boğmak ile gebe ilişkisini kuramıyoruz. Lakin doğmak ile boğmak arasında ilişki kurmak zor değil. Ebe bebe gebe arasında boğaz arasında kuramadığımız irtibatın yine kökses teorisine uygun bir şekilde doğmak boğmak ve çoğalmak ve oğul kelimeleri arasında kurulabileceğini fark edebilirsiniz. Fakat gebe kelimesinin kökündeki eb sesinde şişkinlik anlamı varken doğma, oğul, çoğalmak kelimelerinde şişkinliğin sonucunun ifade edildiğini yani olmanın, bir oluşun ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Boğmak ile ilgili birkaç kelimeyi de zikretmemde fayda var: bunalmak kelimesinin “boğalmak” şeklinde söylendiğini görüyoruz kimi yerel ağızlarda. Sağanak yağmurun biraz daha şiddetlisine “boğanak” deniyor. Boğacak derecede bunaltıcı yağan yağmura böyle denildiğini anlamak mümkün. Fazla şımarık kimselere de şımarıklığı ile insanı bunalttığı için olmalı herhalde “boğsak” diyormuşuz. (Şımarmak kelimesinin de peşine düşsek bizi bir yerlere götürür mü acep yoksa şımarmak kelimesindeki seslerin arasında boğalıp kalır mıyız? Gırtlağımızın bir adı da “boğurdak” imiş. Gömlek düğmesi ve gelin gerdanlığına da boğmak kelimesini kullanmışız. Boğmak ve doğman arasındaki ilişkinin bize kendisini açması kolay görünmüyor ama “boğmak”taki “b” sesinin “birleşmek”, “bağlamak”taki gibi merkeze doğru bir hareketi; başa gelen ses “d” olduğunda ise etrafa doğru bir hareketi ifade etmeye başladığını söyleyebiliriz. Bu ifade ettiğimiz anlam değişimini “bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur” atasözünü “bakarsan bağlanır, bakmazsan dağılır” şeklinde görmeyi, okumayı, anlamayı denediğinizde biraz daha kolay fark edebilirsiniz.
Parmak kelimesini barmak olarak kullananlara denk gelmişsinizdir demiştik. Şimdi bu bilgi ile beraber basmak kelimesini hatırımıza getirelim. “Parmak basmak” deyimini “barmak pasmak” olarak görelim. Parmak kelimesinin mastar bir kelime olduğunu nerdeyse unutuyor zihnimiz. Irmak kelimesinin “ır-“ kökünden gelen bir fiilin ismi olduğunu çoğu zaman unutmamız gibi. Parma dediğimiz eylemi bilmiyoruz ama varma, varmak eylemini biliyoruz şükür. Varmaya nasıl vardık? Parmağı barmak olarak görerek vardık. Barmak varmak demektir demiştik önceki yazımızda. Barışın varış anlamına geldiğini söylemiştik. “Basmak” kelimesine bunları hatırladıktan sonra gelebiliriz tekrar. Basmaktaki “b” ne yapar, “s” ne yapar? Batmak, banmak, basmak ve barmak’ı beraber düşününce bunu görmek biraz daha kolaylaşır diye umuyorum. Ama onu da gelecek haftaya yoklayalım inşallah.
*Cahit Zarifoğlu