El Salvador devlet başkanı Nayib Bukele 2022’de her gün bir tane Bitcoin satın alacaklarını söylediğinde dünyanın tepkisi tahmin edilebileceği üzere karışıktı. Yenilikçi tavrı için onu tebrik eden devlet liderlerinden, hükümetindeki öbür problemlerin üzerini örterek ilgiyi başka yere çekmek istediğine dair iddialarda bulunan eleştirilere kadar geniş bir yelpazede yorumlar ile karşı karşıya kaldı. Bu karardan bir sene önce de Bitcoin’ı geçerli bir para biçimi olarak kabul eden ilk ülke oldu El Salvador. Vatandaşlarının bu dijital varlıkları saklayıp harcamak için kullanabileceği dijital bir cüzdan oluşturarak, parasını nakite çevirmek isteyen bireyler için de devlet destekli Bitcoin ATM’leri inşa ederek ülkeyi ilk “dijital para” ülkesi olarak adlandırabilmek için ciddi adımlar atmışlardı. Bitcoin’ın yavaş yükselişi, dijital paraların kabul edilişi ve küresel kabullenişin hızlanması ile Bukele’nin bu kararının doğruluğunu göreceğiz, fakat bizim bu konularda karar vermek için bu kadar bekleyecek zamanımız olmayabilir. Boş bir dolar rezervi, yükselen kurlar, kaçınılmaz bir küresel iktisadi durgunluk gibi olgular, gelecek birkaç senenin bizim için zor yıllar olacağının habercileri. Dijital varlıkları benimsemek bizi bunlardan kurtarır mı? Kısa cevap; hayır, ama belki de doğru kararları verebilirsek mücadeleyi kolaylaştırabilir. Yapabileceğimiz çok şey var, dolayısıyla gelecek yazılarımı ülkemizin farklı meseleleri çerçevesinde bu tema etrafında birkaç bölüme ayıracağım…
Kamu kaynaklarının kullanılmasındaki yolsuzluk, çok geniş , evrensel ve komplike bir konu olsa da, en önemli problemlerimizden biri belki de başlıcası. Enteresan olan, doğru şekilde uygulanan blokzincir teknolojileri tam da bu meseleyi çözme amacıyla yaratılmış şeyler. İlk uygulanabilecek alan, devlet fonları ve harcamaları. Şeffaf, erişilebilir, manipüle edilemeyecek kamuya açık bir zincir üzerinde data tutulması, kamuoyuna devlet harcamalarını ve fon hareketlerini izleme ve gözetleme aracı teşkil edecektir. Bu noktada Türkiye gibi ülkelerde devlet güvenliği sebep gösterilerek pek çok kamu otoritesi ve bakanlık gibi organizasyonlar bu teklife karşı çıkacaktır, fakat tarım bakanlığı, turizm bakanlığı gibi bazı sektörlerde harcamaların doğru ve liyakatli bir biçimde yapılması için çok büyük bir adım teşkil edebilir. Alınan vergilerin nasıl aktarıldığını açık bir şekilde görebilmek aynı zamanda küresel çapta güven endeksimizi iyileştirerek, bu alanlarda daha fazla iş yapılabilmesi için yabancı yatırımı doğrudan artıracak bir faktör olacaktır. Hazine’den doğrudan harcama amaçlı bakanlıklara aktarılan miktarların şeffaf bir şekilde blokzincir üzerinde görülebilmesi aynı zamanda devlet içi işleyiş bakımından bakanlıkların birbirlerine olan güvenini konsolide edecek, bu şekilde sadece insan ilişkileri kadar hassas ve kolayca değişebilecek bir zemin üzerine oturmadan, kurumlarımıza olan güveni güçlendirmiş olabileceğiz.
Devlet fonlarının harcanması ve kullanımını baz alarak, liyakat eksikliğinin ve yolsuzluğun lekelediği bir başka konuya geçmek istiyorum: kamu ihaleleri. Normal bir ihale prosedürü içerisinde, tekliflerde bulunan şirketlerin teklif dosyalarının manipüle edilemez bir zemin, yani blokzincir üzerinde olması, sürecin liyakatli bir şekilde uygulandığını teyit etmek için çok önemli olabilir. Bu noktada bazı itirazlar akla gelebilir; özellikle ticari sır teşkil eden veya hassas olan konuların bu zemin üzerinde yer alması meselesi. Bu noktada iki çözüm var, ilki blokzincir teknolojisinin kullanılması her şahsın bu bilgiye erişimi olması anlamına zaten gelmiyor, sadece manipüle edilemeyecek bir bilgi olmasını sağlıyor. İkincisi sürecin şeffaf sayılıp her vatandaş tarafından gözlemlenebilecek bilgiler haline gelmesinin de , (benim şahsi kanaatim) devletle iş yapmanın bir bedeli olarak kabul edilmesi gerektiğidir. Senelerdir ülkemizin en çok kazanan bazı organizasyonları ve şahısları bu şekilde zengin oldu, en azından ödeyebilecekleri bir bedel bu transparanlık olmalı… İhale süreçlerimizin bu şekilde şeffaflaştırılması önceki paragrafta belirttiğim üzere tekrardan doğrudan yabancı yatırımı hayli arttıracak bir olay. Yabancı şirketlerle çok çalışmış bir kişi olarak söyleyebilirim ki, bu doğrudan yatırımın önündeki en büyük engel ihale süreçlerinde liyakate yönelik derin şüphe ve hukuk sistemimize olan güvensizlik olgusudur. Blokzincir teknolojisi burada dolaylı yoldan ekonomimizi güçlendirerek bizi zenginleştirecek bir artı değerdir.
Bu seriyazılarımın ilk bölümünü kısa bir hatırlatma ile sonuçlandırmak isterim. İktidarın olası değişmesi, yolsuzlukların miktarının ve tabiatının değişeceği anlamına gelmiyor. Ben hayatımın kalitesini ve değerini sadece insanların eline bırakma taraftarı da olmak istemem hiçbir zaman. İhtiyacımız olan şey kurumlara güvendir, bu da ancak objektif realitelerin değişikliği ile sürekli mümkün kılınabilir…
Blokzincir teknolojisinin doğru uygulanması da tam bu noktada bize gereken değişiklikleri getirmekte ve objektif kurumsallaşmada önemli rol oynayabilir. Bu şekilde kimin iktidarda olduğu, kimin bakan olduğu önemli olmaz, her zaman işleyen daha şeffaf ve güvenli bir sistemimiz olur…belki... dünyadaki finansal itibarımız fanilerle değil sistemimizle özdeşleşir daha çok...