Seçimlerde iki seçenek olacak karşımızda: Demokrasi ve otoriterlik…
Otoritarizmin, hoyratlık, cebir, keyfilik, şahsilik, adaletsiz demek olduğunu 2015‘ten bu yana artan oranda görüyoruz
Diğer seçenek, demokrasi bunun tam tersidir.
Siyaset-toplum-devlet arasında etkileşime, uzlaşmaya dayalı ilişkiler üzerinden, özgürlükler, haklarlar ve adalet temelinde işleyen bir düzendir demokrasi…
Demokratik düzende, toplumun talepleri zamanın ruhu ve gerekleri ile evrensel değerler süzgecinden geçer, diğer taleplerle kesiştirilir ve siyasi kararlara dönüşür. Bu dönüşümde siyasi denetimi yetki-sorumluluk mekanizmasını, hukuki denetimi, idari denetimi hukuk ilkeleri çerçevesinde kurumlar hiyerarşisi ve hukukun denetimini ise hukukun üstünlüğü çerçevesinde kelimenin gerçek anlamıyla bağımsız yargı yapar.
İçinde çağda, ekonomik eşitsizlikler, kültürel farklılıklar, karmaşık kent, savunma, hizmet mekanizmaları karşısında çağda bu işleyişin yokluğu ya da eksikliği, ekonomik, politik, sosyal türlü sorunların başlangıç noktası demektedir.
Bu yokluk, son yıllarda en yakın örneğini Türkiye’de yaşadığımız üzere, kolektif aklı ve denetimi devre dışı bırakır, keyfiliği devreye sokar, devlette, siyasette, toplumda fiili durumlar yaratır, farklı kesimler, birimler, organlar arasındaki, ortak değer ve kurallar üreten iletişim kanallarının tıkanmasına yol açar.
Hukuk zemin kaybeder, güçlünün imha aracı haline gelir.
Özgürlük ve özgür düşünce ise otoriterliğin can düşmanı, toplumun can damarıdır.
Dengeli ve doğal gelişmenin ana rehberidir. Serbest teşebbüs adımları ve bireysel kararlardan siyasi kararlara, edebiyattan müziğe kadar; özgür düşünce, yaratıcılığın onsuz olmaz atmosferini oluşturur.
Yaratıcılık ise kültürel, ekonomik ve siyasi refahın temel koşulunu...
Demokrasinin anlamı da burada gizlidir.
Zira, fikir üretimini, düşünceyi, özgür ve rekabetçi tartışma besler; tartışmayı mümkün kılan ise demokrasidir.
Demokrasi demokrat zihniyeti filizlendirir ve filizlendirdiklerinden enerji alarak yaşar. Demokrat bir zihniyet, önce ötekini dinlemek ve anlamak, alınacak kararı, kurulacak düzeni, onunla birlikte tavizlerle, iknalarla, kabullerle inşa etmek, birlik ve bütünlüğü bu istikamette üretmek demektir. Demokrat zihniyet için tartışma kurucudur. Temel işlevi ‘ötekini’ dinlemek ve anlamaksa; anlamak farklı görüşler arasında etkileşime yol açıyorsa; etkileşim de zengin ve yaratıcı bir kimlik üretiyorsa, bu, eşitlikçi, özgürlükçü ilke ve kurallar etrafında şekillenen bir toplumsal mutabakat demektir, demektir...
Demokrasiden beslenen ve demokrasiyi besleyen de işte bu mutabakat ve zihniyettir...
Ve bu çabanın ötekilerin, bizden farklı olanların varlığıyla, talepleriyle ilişki içinde olmasıdır.
Ben yıllardır, destelediğim siyasi projeleri ve siyasileri, meşrebi ne olursa olsun, bu umutla, bu umudu verdiği için destekledim.
Bu istikamette, yazdım çizdim. Siyasi mücadeleleri bu böyle algıladım ve yaşadım.
Ülkem küçük adımlarla ilerledi. Bazen büyük adımlarla geri dönüşler yaptı.
14 Mayıs’ta sandığa yine bu umutla gideceğim, bana bu umudu verenleri destekleyeceğim.