Çağdaş ve çoğulcu demokrasinin kurucu asgari koşulu ayrışma fikridir. Etkileşim içinde, belli bir koordinasyon çerçevesinde farklılaşarak var olmak toplumdan dokudan siyasi mekanizmaya, kurumlardan devlet-siyaset-toplum ilişkisine kadar uzanan temel bir demokrasi ilkesidir.
Buna göre, her şeyden önce, toplumun kurucu yapıları, hukuk-yargı/ ekonomi/sanat-düşünce siyasi iktidar karşısında özerk olabilmelidir. Özerklik, bu dünyaların kendi ilkelerini, işleyiş mekanizmalarını, etik kurallarını, evrensel değerlerini koruduğu, bunlara uygun ve bunlar etrafında çalışabildiği bir durumu ifade eder. Milli irade bu çerçevede bir meşruiyet şemsiyesi, siyasi irade işletmeci ve müdahaleci olmayan ama ana politikaları belirleyen yönlendirici güçtür.
Ayrışma-farklılaşma, denge ve denetim mekanizmalarının temelinde yatar, çoğunlukçu mantıkla siyasi iktidarların her yere keyfi müdahalelerine set çeker, hegemonya kırıcı bir rol oynar.
Çağdaş düzenlerde ve açık ekonomilerde merkez bankalarının siyasi iktidar karşısında özerkliği, özerklik anlamına gelen bağımsızlığı buna açık örnektir.
Bu bankalarının temel görevlerinden birisi para istikrarını sağlamak, iktidarın ekonomi politikalarına uygun para politikalarını üretmek ve uygulamaktır. Bağımsızlık, bu işlevi, siyasi çıkarlarını sıkça ilkelerden üstün tutan siyasi otoritelerden talimat almadan, kriter belirleme ve uygulamada tam serbestlik içinde yerine getirebilmesidir. Diğer ifadeye siyasi iktidardan bağımsız hareket edebilmesidir.
Yaşanan ekonomik kriz, hayat pahalılığı, yükselen döviz kurları koşullarında herkesin dikkat kesildiği açıklamalar, bu nedenle, Amerikan Merkez Bankası FED’inkilerdir. Ukrayna saldırısıyla ekonomik ablukaya alınan demokratik olmayan Rusya’ya bile nefes aldıran bu temel demokrasi ilkesidir, başkanlığını Elvira Nabiullina’nın yaptığı, Rusya Merkez Bankası’nın iktidardan bağımsız ve rasyonel tedbirleridir…
Türkiye’nin de 1999 ve 2001 krizlerinden çıkışında ve sonrasında dengeli bir ekonomik yapıya kavuşması ve büyüme sağlayabilmesi, 2001’de yapılan kurumsal değişikliklerle olmuştu. Bağımsızlık ilkesiyle Merkez Bankası düzenlemesi bunlardan birisiydi.
Batı ülkeleri yılda yüzde 7 civarında bir enflasyona maruz kalırken bizim yüzde 70’e ulaşmamız ya da geldiğimiz nokta, temel olarak, Erdoğan yönetiminin Merkez Bankası bağımsızlığını ortadan kaldıran, para politikasına el koyan, düşük faiz oranıyla döviz infilakına yol açan ve ülkeyi başa çıkılmaz bir arz enflasyonu içine iten tutumudur.
Taha Akyol’u son kitabı, “… ‘Laf Dinlemedi’ Merkez Bankası Nereden Nereye…”yi kaleme almaya iten de bu tablo.
Her zamanki titizliği ve araştırmacılığıyla Akyol, tarihsel bir izlekle demokrasilerin vardığı ayrışma-özerklik halinin aşamalarını, merkez bankaları üzerinden gerekçeleriyle ortaya koyuyor. Merkez Bankacılığının Osmanlı’dan bugüne gelişimini anlatıyor. 2019 Temmuz , cumhurbaşkanının “lafımı dinlemiyor” gerekçesiyle merkez bankasını görevden aldığı fasıl dahil, AK Parti’nin 20 yılını ele alıyor…
Öğretici, hatırlatıcı…
Akyol’un bir kez daha eline sağlık…