DEVA Partisi genel başkanı Ali Babacan, önce ekonomiyi ve bu sahada başarıyı ve güvenirliliği akla getirir.
AK Parti bir dönem yakaladığı çıkışı bir yönüyle Babacan’a ve ekonomi politikalarına borçludur.
Bu politikalar, o dönem gelir artışı endeksi üzerinde orta sınıfın toplam nüfustaki oranını yüzde 11’den yüzde 41’e çıkarmış, bir yandan küçük ve orta üreticilerin önünü açmış, diğer yandan sağlık ve ulaştırma hamlelerinden dayanışmacı sosyal politikalara uzanan geniş bir ağ üzerinden orta sınıfların hizmet yoluyla da çıta atlamasını sağlamıştı.
Bu sosyo-ekonomik gelişme, erken AK Parti döneminin “sosyolojik eşitlenme politikaları”nın temel unsurlarından birisini oluşturur. Hatırlatmak gerekirse, kenardaki kültürel grupları merkeze taşıyan bu sosyolojik eşitlenme, Türkiye’de demokrasi algısının iki temel ayağından birisidir.
Babacan’ın siyaset sahnesine çıkması bu referansla oldu. Ancak itici gücü, o günlere oranla yaşanan ekonomik, demokratik, siyasi bozulmanın, rasyonellikten uzaklaşmanın toplumsal etkilerini oluşturdu.
Bu anlamda, muhafazakar ve merkez orta sınıfın yeni beklentileriyle Babacan hareketinin kesiştiğini söylemek gerekir. Nitekim, gözlemler ve kamuoyu araştırmaları DEVA’ya ilginin istikrarlı biçimde arttığını gösteriyor. Babacan’ın ilke merkezli tutum açıklamaları, örneğin bu çerçevede Kürt meselesinde en esnek tutuma sahip merkez parti görüntüsü, polemiğe yüz vermeyen, ancak zaman zaman keskin doz taşımaktan geri kalmayan iktidar eleştirileri dikkat çeken gelişmeler.
Bu konuda son bir örnek bu siyasi partinin ekonomiyle, daha doğrusu işsizlik rakamlarıyla ilgili yaptığı resmi açıklamaydı. Açıklamada Türkiye İstatistik Kurumu’nun, Mart ayı işsizlik oranını, geçen yılın aynı dönemine göre 0,9 puanlık bir azalışla yüzde 13,2 olarak açıklamasına itiraz ve eleştiri vardı.
DEVA Partisi ahlaklı, doğru ve tam bir hesaplamayla, “işsizlik oranının yüzde 13,2 değil, yüzde 23,1 olduğu, genç nüfus işsizlik oranının ise yüzde 27,9’u bulduğunu” söylüyor.
Ülkede, siyasi iktidarın açıkladığı rakamlara inanmama eğilimi her geçen artıyor. Şeffaflığın sıfır noktasında seyrettiği, iktidar karşısında kurumsal özerkliğin hemen hiç kalmadığı, rakamlarla ve yasaklarla (veya karalama ve tehditlerle) iç içe bir propaganda çarkının döndüğü muhakkak.
Böyle mekanizma ve bu toplumsal algı, en açık haliyle, kapalı bir siyasal düzene işaret eder.
DEVA Partisi’nin açıklaması, bu koşullarda ve bu bakımdan dikkat çekici bir önemdedir. Hem kamuoyu için bir gerçeklik kanalı açmakta, hem bunu güven veren bir referansla gerçekleştirmekte, hem doğru ve düzeyli siyasi çıkışın bir yöntemini tarif etmektedir.
Yukarıda rakamlarla özetlediğim bu çıkışın kimi kısımları şöyle:
“İşsizlik rakamının geçen yıla kıyasla düşmesinin nedeni, işgücüne dahil olmayan insanların sayısındaki dramatik artıştır. İşgücüne dahil olmayanların sayısı geçen yıldan bu yana 3 milyon 274 bin kişi artış göstermiştir. Buna bağlı olarak 2019 yılında ortalama yüzde 53,0 olan işgücüne katılım oranı 2020 Mart döneminde yüzde 48,4’e gerilemiştir. Bu rakam son 7 senenin en düşük rakamıdır...”
Bu kişileri ve mevsimlik işçileri mevcut işsiz sayısına ekleyerek hesaplanan geniş tanımlı işsiz sayısı 7 milyon 383 bin kişi “Geniş Tanımlı İşsizlik Oranı” ise yüzde 23,1’dir...” Genç işsizlik oranı Mart 2020 döneminde yüzde 24,6 olarak gerçekleşmiş ve yüksek seviyesini korumuştur. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı geçen seneye göre 4,2 puan artarak yüzde 27,9 olmuştur.
İstihdam, işsiz sayısı ve işgücüne katılma oranının aynı anda yüksek oranda düşmesi verilerin tutarlılığı ile ilgili ciddi kuşkulara yol açmaktadır. Bu veriler ve değerlendirmeler, açıklanan istatistiklerin işgücü piyasasında yaşanan sorunları tam olarak yansıtmadığını ve yapısal sorunların derinleşerek devam ettiğini ortaya koymaktadır.”
Umarız bu tür tutum belgeleri her konuda böyle devam eder. Ancak DEVA Partisi, çabasına bu tür açıklamaları geniş kitlelere ulaştıracak dili ve yolları da eklemelidir.