Türkiye’nin simge davalarından birisi Osman Kavala dosyası. Kavala, ideolojik öfke, intikam duygusu ve keyfi siyasetin, otoriteliğin açık kurbanı. Tam 1415 gündür tutuklu. Bu dava, Türk devleti bakımından da büyük bir karar leke olmayı sürdürüyor. Nitekim ülkede, dünyada, hemen her düzeyde tepkiler dinmek bilmiyor.
İki gün önce, bir grup insan hakları örgütü bu davayı bir kez daha hatırlattılar ve ortak bir açıklama yaptılar: Civil Rights Defenders, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Research Institute on Turkey , Roza Kadın Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Yurttaşlık Derneği…
Açıklama şöyle:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasını denetlemekle yükümlü Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, üç ayda bir yapılan rutin toplantısını gerçekleştirmek üzere yarın bir araya gelecek. Toplantının gündeminde Türkiye’nin ısrarla uygulamadığı Kavala kararı sebebiyle alınabilecek yaptırımlar da var.
Osman Kavala’nın bireysel başvurusunu 10 Aralık 2019 tarihinde karara bağlayan AİHM, Kavala’nın tutukluluğunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal ettiğine hükmederek derhal serbest bırakılmasını istedi. Türkiye’deki hak savunucularını yakından ilgilendiren bir tespit de yapan karar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18. Maddesine atıfla Kavala’nın tutukluluğunun siyasi saik taşıdığını, bu tutukluluk nezdinde bütün hak savunucularının ve Türkiye’deki sivil toplunun sesinin kısılmasının amaçlandığını vurguluyordu.
Bu kararın ardından, Gezi davasının 18 Şubat 2020 tarihinde görülen karar duruşmasında Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu dokuz sanık beraat etti. Beraat kararının ardından tahliye edilmeyerek cezaevi çıkışında gözaltına alınan Kavala, bir gün sonra daha önce tahliye kararı çıkan başka bir soruşturma kapsamında tutuklandı. İkinci soruşturmaya ilişkin iddianamenin hazırlanmasının beklendiği günlerde, 12 Mayıs 2020’de ise AİHM kararı kesinleşti. AİHM Büyük Dairesi, karara itiraz eden Türkiye’nin başvurusunu reddederek kararın nihai olduğuna hükmetti.
Çalışma arkadaşımız Kavala’nın siyasi saikle cezaevinde tutulduğunu tasdikleyen bu karar bugüne dek uygulanmadığı gibi, o tarihten bu yana hakkında yeni bir iddianame hazırlanarak 15 Temmuz darbe girişimini düzenlediği iddia edildi, casusluk suçlamasıyla karşılaştı. Bu davada da herhangi bir somut delile ulaşılamazken, 2021 yılının Ocak ayında da Gezi davasında verilen beraat kararlarının istinaf mahkemesince bozulduğunu öğrendik. Bu süreçte 15 Temmuz darbe girişimi ve Gezi davaları birleşti, Kavala ve diğer sanıkların yargılaması tek dosya üzerinden devam etti.
Bugün geldiğimiz noktada ise Kavala’nın dosyası, kısa süre önce Yargıtay’dan dönen ve kamuoyu nezdinde “Çarşı davası” olarak bilinen yine Gezi direnişine dair 35 sanıklı başka bir dosya ile birleşti. Hukuki usulsüzlükler de içeren bu birleşme kararı sonrasında çok sanıklı ve birbiriyle somut bağ taşımayan olayların konu edildiği torba bir davaya dönüşen Gezi dosyası, Osman Kavala’nın tutukluluk halinin uzatılması için hukuk dışı şekillerde araçsallaştırılmaya devam ediliyor.
Türkiye hükümeti her ne kadar yaptığı savunmalarda bu yeni gelişmelerin AİHM kararını bertaraf ettiğini iddia etse de, Bakanlar Komitesi tespit edilen ihlallerin sürdüğü görüşünü korudu. Hükümetin iddialarının aksine Aralık 2019’dan bu yana geçen süreçte Kavala hakkında yeni bir delil ortaya konamadı, aranan suç bulunamadı. Her türlü yargı teamülünün yerle bir edildiği bu dört yıllık süreç boyunca Kavala’nın tahliyesinin yolunu açacak her dönemeçte yeni bir bahane yaratıldı.
Biz, imzacı insan hakları örgütleri olarak, AİHM kararının derhal uygulanarak Osman Kavala’nın tahliye edilmesini talep ediyor; aksi takdirde Komite’yi ilgili AİHM kararının uygulanması için gerekli tüm tedbirleri almaya çağırıyoruz…”