Karne, Fransızcadan eğitim öğretim hayatımıza giren bir kelime. Orijinali, “Carnet”tir. Fransızcadaki karşılığı; not defteri, okul karnesi anlamına gelir. Türkçede TDK’deki anlamı: “Eğitim bilimi Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimleri tarafından verilen ve her dersin başarı durumu ile devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren belge.”
TDK’de belirtilen geniş anlamının günümüzde öğrencilere verilen karnede tam karşılığı yok. Cuma günü yaklaşık 18 milyon öğrenciye dağıtılan karne, öğrencinin her dersin başarı durumunu notla belirleyen bir belgeydi. Karneler çocuğun öğrenmesini derecelendiriyor. Öğrencinin hayat başarısını, yeteneğini, ahlaki davranışını ölçmüyor. Öğrenciyi insan bütünlüğü içinde ele almıyor. Öğrenme mekanizması olarak görüp değerlendiriyor. Veliler de MEB’in yetersiz değerlendirmesine göre çocuklarını değerlendirmemeli ve ona göre de çocuğuna yaklaşma tuzağına düşmemeliler. Çocuklarına bir evlat şefkatıyla yaklaşmalılar.
Karnenin amacı, bir eğitim öğretim yılı boyunca öğrencinin performansını notlarla belirleyip öğrencinin konumunu öğrenciye, veliye bir belge ile iletmek. Karne, bir mükafat olmadığı gibi bir cezalandırma belgesi de değildir. Yıllık durum değerlendirme belgesidir.
Bizde yaygın kanaat karne öğrenciye verilir. Aslında dışardan bakıldığında doğru bir kanaat. Okula giden, eğitim gören öğrenci olduğuna göre karne öğrenciye ait bir başarı veya başarısızlık belgesidir. Toplumun karneye yaygın bakış açısı böyledir. Veliler, okul, öğretmen ve çevre öğrenciyi kendisine verilen bu karne ile değerlendirir. Bu değerlendirmeyi de karne alan öğrencilere hissettiririz. Bazen de öğrenciyi karne üzerinden sıkıştırırız. Ya da olmadık hediyelerle mükafaatlandırırız.
Karneye bakış açımızı daha geniş tutmamız lazım. Özelde öğrenciye verilen karne aynı zamanda velinin, öğrenciyi okutan öğretmenin, öğrencinin eğitim gördüğü okulun ve sosyal çevrenin hatta yaşadığı ülkenin de karnesidir. Özelde; öğrenciyi değerlendiren karne üzerinden veliyi, öğretmeni, okulu, ülkenin eğitimini de değerlendirebiliriz. Bir başarı varsa herkesin katkısı var. Hakeza bir başarısızlıkta da hepimizin sorumluluğu var. Toplum okumasıdır karne.
Öğrenci; karnesine bakarak yıllık değerlendirmesini yapmalı. Yıllık eğitimine dair bir içsel okuma yapmalı. Kendini yeterli gördüğü ve yapması gerekip de yapmadığı bir özeleştiri yapma öğreticiliği ihtiyacı duyması gerekir . Öğrenci aldığı karne üzerinden kendine bir ders çıkarma ihtiyacı hisseder, hissetmeli de. Bu baskıcı, cezalandırıcı veya mükafatlandırıcı bir ders veya his değildir. Karne üzerinden kendini okumadır. Kendini öz eleştiriye tabi tutmadır. İlerki yıllarda daha sağlıklı, verimli bir eğitim için ihtiyaç olan bir öz eleştiridir.
Öğrenci, bir fanusun içinde kendi kendine yetişen ya da kendini tek başına yetiştiren bir varlık değildir. Öğrenci bir aile ortamı içinde doğar, büyür, yetişir. Bundan dolayı ailenin de karnesidir öğrenciye verilen karne. Özellikle eğitim boyutu notunda ailenin büyük rölü vardır. Karne üzerinden aileye de kendini değerlendirme mesajı veriyor. Aile:”Çocuğumun aldığı karnedeki notlar ve davranışlarda ben nasıl bir mesaj çıkarmalıyım? Ben bir ebeveyn olarak çocuğumun karnesinin neresindeyim? Çocuğumun bundan sonraki eğitim öğretim hayatına karneden yola çıkarak nasıl bir ders çıkarmalıyım ki çocuğuma daha sağlıklı bir eğitim imkanı sağlamalıyım?”
Öğretmenler, öğrencilerine karne dağıtırken kendilerine de karne dağıttıklarını görmeliler. Öğretmeni diğer meslek dallarından ayıran bir özelliktir: Yaptığı mesleğin geri dönüşümündeki rolünü görüp buradan kendisine bir öz eleştiri yapması. Öz eleştirisi olmayan insan durağanlaşır. Yenilemeye, geliştirmeye kapatır kendini. Zamanla da meleğinin gerisine düşer. Genç ve yeniliğe en açık beyinlere hitap eden öğretmenlik, çağın ihtiyaçlarına göre sürekli yenilenmeyi gerektiren bir meslektir. Karne, öğretmene de yıllık sorgulama mesajı veriyor. Okuttuğu öğrencilerin başarı, başarısızlık ve davranışlarındaki rolünü ne kadar layıkıyla yapıp yapmadığına dair bir vicdani gözden geçirme sorgulama imkanı veriyor. Bundan sonraki eğitim öğretim döneminde öğretmenin kendi yetersizliklerini görmesini ve bu yetersiz yanlarını eğitmesi gerektiği didaktizmini veriyor öğretmene.
Öğrencilerin okuduğu okullarda okulun verdiği karne okul yöneticilerine de kendilerini değerlendirmeye tabi tutmalı mesajını veriyor . Binalar, koridorlar, sıralar, tahtalar öğrenciyi eğitmiyor. Bunlarında olduğu ve burayı yöneten okul yöneticileri de okul öğrencilerinin karnedeki başarı ve başarısızlığında rolü vardır. Yöneticiler de karneleri kendi aralarında değerlendirip kendilerini bir öz eleştiriye tabi tutmalı ki çağın yeniliklerine göre kendilerini yenilemeliler.
Sosyal çevre, MEB’de karnelerin değerlendirme notundan sorumlular. Toplum bir vücudun azaları gibidir. Bir vücudun azasındaki ağrı tüm vücuda sirayet eder. Eğitimin kalitesinde herkes üzerine düşen rolünü iyi bilmeli. Herkes rolünün gereğini yerine getirmeli ki çocuklarımıza verilen eğitimin karnesi karşılık bulsun. Karneyi , sadece çocuğa verilen bir durum değerlendirmesi olarak bakmak ve görmek karneyi doğru okumamaktır. Karneden sadece öğrenciyi sorumlu tutmak karnenin bize verdiği mesajdan kaçıştır.
Sorumluluklarımızın gereği elimizi taşın altına sokmamaktır. 18 milyon öğrenciye verilen karne Türkiye’nin karnesidir. Buradaki başarı ve başarısılıktan hepimizin payı vardır. Daha iyi bir nesil yetiştirmek daha müreffeh ve mutlu bir Türkiye’de yaşamak için çocuklarımıza dağıtılan karneyi doğru okuyup gereğini yapmalıyız.