İkinci dönem okul zillerinin çaldığı bugün de maarif davamız sorunlarına çözüm arayışına devam ediyor. Ne aradığını kah bilen kah unutan bir arayış mecrası. Ulusal sularımızda milli çıkarlarımız için yelken açmış bir geminin güvertesinde her ay bir projenin lansamanını(!) yapmanın uğraşı içinde bakanımız ve bürokratlarımız.
Bu ayın lansmanı; acımasız gerçek ile yüzleşen kurslar ve temel liselerin kapatılma kararı oldu.
Eğitim öğretimin adresi okullardır. Eğitimin okullar dışında verilmesi doğru bulunur bir yargı değil. Lakin her doğru her ülkede karşılık bulmuyor.
MEB, dört yıl önce dersaneleri temel liselere dönüştürürken dört yıl içinde de okullara dönüşme şartı koymuştu. Dört yıl sonra geçtiğimiz hafta okula dönüşmeyen temel liselerin kapatılma kararı yüksek sesle ilan edildi. Bununla yetinilmedi kurs adı altında sınavlara hazırlayan kurumlarında kapatılacağı kararı eklendi.
MEB’in tabiriyle önümüzdeki yıl okullar dışında eğitim veren hiçbir kurum kalmayacak.
Peki bu karar uygulanırken dört yıl boyunca kurslara ve temel liselere olan ihtiyaç ortadan kaldırıldı mı? Sebepleri ortadan kaldırmadan sonuçları yasaklamak eğitim adına alınmış doğru bir karar mıdır?
Sorunların varlık nedenleri ortada. Veliler keyfiyetten kurslara ve temel liselere onca para verip çocuklarını göndermiyor. Bulundukları okuldan yeterli akademik eğitim alamadıklarını düşündükleri için çocuklarını bu kurumlara gönderiyor.
Ebette çocuklar haftada 30-40 saat ders gördükleri eğitim kurumlarında kendileri için ihtiyaç olan akademik bilgiyi almalılar. Girecekleri sınavlara okuldan aldıkları eğitim ve akademik öğretimle başarı göstermeliler.
Ülkemizde her yıl 3,5 milyona yakın öğrencinin girdiği merkezi sınavlar halen var. Öğrenciler, bu sınavlarda aldıkları puanlara göre bir lise veya üniversiteye yerleştiriliyor. Sınav sonucu, lise veya üniversiteye yerleştirmede belirleyici olduğu için de öğrenciler ister istemez okulda gördükleri akademik bilgiyi yetersiz görüp kurslara veya temel liselere yöneliyor. Temel liselerde toplam 160 bine yakın öğrenci var. Bunun 77 bine yakını 12. sınıf, yani üniversiteye hazırlanan öğrencilerden oluşuyor. Üzücü olan durum yüksek puanla öğrenci alan Anadolu liselerindeki öğrencilerin son sınıfta temel liseleri özellikle tercih etmeleri.
MEB, önümüzdeki yıl son sınıf öğrencilerine üniversiteye hazırlık çalışması yapacak. Karar, sınava hazırlık adına doğru lakin eğitim adına yanlış. Sınav adına alınan doğru kararı devlet okullarında uygulayacak kadro sorunu var. Devlet okulları okul kurslarını yapacak motivasyona sahip değil. İdareciler ve öğretmenler hasbelkader yaklaşıyor bu hazırlık kurslarına. LGS’ye hazırlık kursları da öğrenciler tarafından pek talep edilmedi.
Devlet okullarında yıllarca çalışan biri olarak üniversiteye hazırlatacak öğretmenlerin akademik bilgi yetersizliği, okul kurslarının öğrencilere güven verememesi yine soruna çözüm getirmeyecektir.
Öğretmen arkadaşlar bana kızabilir lakin birçok Maarif okulunda son sınıf derslerine girecek akademik donanımlı öğretmenin yetersizliğini görüyoruz. Gittiğimiz okullarda idarecilerden bunu sık sık duyuyoruz.
Devlet okullarında okuyan öğrenciler LGS’de olduğu gibi yine özel okullar karşısında üniversiteye hazırlıkta geride kalacak.
Öğretmenlere eğitim seminerleri çalışması var. MEB, dilerim bu seminerler ile bu sorunlara çözüm getirir.
Tabi, okullar üniversiteye hazırlık kurslarına dönüşünce okulların işlevi varlık sebebi yeniden sorgulanma ihtiyacı doğuruyor. Okullar, eğitim kimliğinden arınıp öğrencileri sınavlara hazırlayan hazırlık öğrenim kurslarına mı dönüşecek?
Belki de okullar, eğitim yuvası olma özelliğini çoktan yitirdi de biz kralı çıplak görmek istemiyoruz.
1924 yılında Türkiye ye davet edilen ve Türk eğitim sistemine de katkı sağlayan Amerikalı ünlü eğitim bilimci John Dewey’den uyarlayarak bitireyim:
“Biz okuldan bir çiçeğin kendi ekosisteminde doğru büyümesi için yardımcı olmasını istedik.
Okul ise vazoyu hep suyla doldurdu, doldurmaya da devam ediyor.”
İlber Ortaylı Hoca’dan eğitim aforizmaları
İlber Hoca, söylediklerinde kendini tepe noktada görmenin verdiği özgüvenle bilgi donanımıyla doğru bildiğini eğip bükmeden yüksek perdeden her ortamda dile getiriyor. Bazen bir cümlesi bir makale değerinde. Nokta atış yapıyor soruna da çözümüne de.
Geçen hafta Burdur’un Bucak ilçesinde katıldığı seminerde altını çizdiğim aforizma niteliğinde sözü:"Türkiye eğitim bakımından kendini yaralamış bir cumhuriyettir. Bunun üstünü kırmızı kalemle çizin.”
Daha önceleri de Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan Atatürk Sempozyumu'nda özel okullar için: “Özel eğitime karşı değilim. Ama bugünkü gibi özel eğitim olmaz, sandviççi dükkanı gibi özel okul açıyor adamlar. 15 tane peynirci dükkanından iyi peynir çıkmaz. Bu feci bir şey ve tahlil edilmemiş bir sorun" dedi.
Herkese rol veren bir film :wonder
Çocuklarımızla daha çok şey yaşayıp ortak konularımızı çoğaltarak konuşmak; onlara dokunmak, onları anlamak, onlara güç vermek, onlardan güç almak kısaca bir ailenin bağlarını güçlü kılmak adına izlenecek bir film.