Bir insanı tanımak için kitaplığına bakmak lazım. Özellikle eğitim amaçlı tanıştığımız ve birlikte çalışacağımız insanlar ile tanışırken gayri ihtiyarı gözüm kitaplıklarına kayıyor. Bir insan okuduklarının eseridir.
Son yıllarda kişisel gelişim kitapları en çok satanlar listesinde kalıcı şekilde yerini aldı. Eskiden psikoloji veya insan bilimi adı altında var olan kitaplar değil. Uzun süredir kişisel gelişim adı altında raf raf kitap yayını yapılıyor ve en çok satanlar listesinde de birinci sırada reklamı yapılıp pazarlanıyor. Başarı hikayeleri pazarlayan insanların kitaplıklarında birbirinin benzeri sözler ile kendini sözlerini pazarlayan kitaplar ile dolu.
Türkiye’deki kişisel gelişim kitapları ekseriyetle yabancı kökenli yazarlara ait.
Doğan Cüceloğlu, Acar Baltaş, Atalay Yörükoğlu, Üstün Dökmen gibi birkaç yazar dışında kişisel gelişim yazan diğer yazarlar da çok satanlar kaynaklı yabancı yazarların gölgesinde yazılmış kitaplar.
Doğan Hoca, Türkiye insanının jest, mimik, aile yapısı gibi genetik kodlarını bilip sadra şifa kitaplar yazıyor. Okuyucu, bilmek için değil kendine çeki düzen vermek amacıyla ederleri okuduğunda aile ilişkisi, ebeveynliği, iş hayatı gibi bireysel ve toplumsal hayatında okuyucuyu hatalardan çatışmalardan arındırıyor. Doğru davranış kazanmasını sağlıyor okuyucusuna.
Birde iktisadi hayatlarında başarıyı yakalamış ve kişisel gelişim pazarlamacıların insanlara örnek gösterdiği iş insanlarının kitapları var. Bunlar da basılır basılmaz çok satanlar pazarında yerini alıyor. Kısa yoldan zengin olma, başarı merdivenlerini birden tırmanma, en yüksek makam koltuğuna yerleşme, siyasetin temel taşı olup sözünü dinletme vb. olmadan olmuş görünmek isteyen insanların rolüne soyunanların iştahını kabartıyor. Hemen alıp okuduklarında daha önce kitap okuma alışkanlığı olmadıkları için kitabın birkaç sayfasından ileri gidemiyorlar, gidenler de okudukları birkaç parlak sözden başka hayatlarına bir şey katamıyorlar. Ya da yaşayanlar ile yaşamak isteyenlerin adres bilgileri birbirini tutmuyor.
Kişisel gelişim kitaplığına sahip çalıştığımız arkadaşlar ve ebeveynler önceleri süslü sözler ile durumu olayı ifade edip kendilerine bir marka payesi biçiyorlar. Lakin işler yolunda gitmediğinde okudukları kişisel gelişim kitaplarındaki öneriler buhar olup gidiyor.
Kendilerini idare edemedikleri gibi panik halleriyle mevcut düzeni de bozuyorlar.
İnsan iş başında kendisidir, dar günün insanı olmaktır bir nevi insan, kriz anını doğru görüp yönetmek. Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz sözü kaç bin yıllık bir medeniyetin sözü. Yaşanılarak söylenmiş söz.
Kişisel gelişim kitapları, önce insanı bilgisizliğin kölesi konumuna itiyor, insanın zayıf noktalarından insanı tuş ediyor Sonra kurtarıcı rolüne soyunup düşürdüğü insanı düştüğü yerden kaldırarak kendini okuyucunun kahramanı konumuna yerleştiriyor.
Günümüz insanının dünyevi olanın peşindeki zayıf iradesi de kişisel gelişimcilerin sözüne sesine zemin oluşturuyor.
Benim kitap okuma tercihim gerek Batılı gerek Doğulu yazarlarda kendi dilini hayatıyla yakalamış yazarlardır. Bilgi taşıyıcısı olan yazardan ziyade yaşadıklarının yazarı olan ve yazdıklarıyla, eserdeki kahramanlarıyla hayatımıza birçok bilim dalının meyvelerini tattıranlardır. Okuduğumuz eserler C. McCULLERS’in “Kadransız Saat”te “Georgia’da kendini aydınlatmayan bir vali olmaktansa sokakta kendini aydınlatan bir sokak direği olmayı yeğlerim.” olmuşluğunu yaşatmalı bize.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” değme kişisel gelişimcilerin yanından bile geçemeyeceği iktisadi, psikoloji, siyasi hayatımıza kahramanlarıyla ışık tutuyor, yol gösteriyor, okuyucunun duygularına düşüncelerine maya çalıyor.
Hasan Ali Toptaş “Kuşlar Yasına Gider” romanıyla baba oğul şefkatini psikoloji bilimi üzerinden insanın hayatına yerleştiriyor.
Mithat Cemal Kutay “ Üç İstanbul” yapıtıyla Osmanlı’nın son dönemleri ile Cumhuriyet’in ilk yıllarını değme siyasi kitapların anlatamayacağı derinlikte kahramanların biyografisi üzerinden iğneyle kuyu kazar gibi nakış bakış işliyor. Mahalle kültüründen cemiyet hayatına kadar kalemin projektörünü İstanbul üzerinden insanın iç dünyasına kadar tutuyor. Mürekkebinin akı okuyucunun her uzvunda kendini hissettiriyor.
Pandemi günlerinde sosyal medyada zor zamanların ucuz kahramanlığına soyunup gece gündüz canlı yayın yapan kişisel gelişimcileri “ Hep yanlış ağaca tırmanan kedilere” benzetirim.