Türkiye’de her yıl bir milyona yakın öğrenci LGS’ye ( Liselere Giriş Sınavına) katılıyor.
LGS’ye giren öğrencilerin ortalama %13’ü aldıkları puana göre bir proje okuluna veya sınavla öğrenci alan özel okullara yerleşiyor.
Geri kalan öğrenciler diploma notuna bağlı veya adrese dayalı bir okula MEB tarafından yerleştiriliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı geçtiğimiz yıllarda LGS’ye hazırlanan öğrenciler için her ay örnek sorular yayımlardı.
Aylık yayımlanan örnek sorular bilgi merkezli sorular olmayıp PISA’ya (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) göre hazırlanan sorulardan oluşurdu.
Uzun metinli görsel sorulardı.
Dikkati, uzun süre odaklanmayı, duygu yönetimini, okuduğunu anlamayi, bilgiyi yorumlamayı, farkındalığı, öğrenim düzeyi… gibi birçok açıdan öğrencinin durumunu imtihan ederdi. Sorular üzerinden öğrencinin yetişme tarzı, davranış ve eğitim durumunu bir bütünlük içinde ölçerdi. Ayrıca eğitim camiasına soru tarzına bağlı çalışma yapma önerilerisini de beraberinde taşırdı.
Olur olmaz gerekli gereksiz her şeyi bilmek değil bilmenin bilginin ne işe yaradığını sorar. Bilgiden yola çıkarak yeni çağrışımlarla bilginin üstüne bir şeyler katmayı öğrenciden isterdi.
Mesela Türkiye’nin en yüksek dağı hangisidir yerine Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’nın eteklerinde nasıl bir köy, şehir kurabiliriz? Öğrenciyi aynı anda birçok şeyi bir arada düşünmeye sevk eden bir sorgulama.
Örnek soruları kıstas alan okullar, öğretmenler, öğrenciler, yayınevleri bu minval doğrultusunda LGS’ye hazırlanan öğrencilere çalışmalar yapardı. Hatta eğitim öğretim sürecimizde bu yol üzre ilerlemesi doğrultusunda adımlar atıldı.
2023-2024 eğitim öğretim yılında MEB birinci ve ikinci dönem her ay yerine iki kez örnek sorular yayımladı.
Müfredat sıralaması göz önünde bulundurulmadan yayımlanan sorular eski yıllara göre özensiz. Yayımlanmak için yayımlanmış havasında.
Milli Eğitim Bakanımız daha önemli işlerle uğraşmaktan sanırım her yıl bir milyon öğrencinin hazırlandığı LGS’yi önemsemeye vakit bulamıyor.
LGS, sekiz yıllık eğitim öğretim sürecinin Türkiye geneli okulların, öğretmenlerin, öğrencilerin, MEB’in, ebeveynin bir karnesi. Eğitim öğretimimize dair ehemmiyetli bilgiler veriyor.
Türkiye’nin LGS karnesini Ziya Selçuk Bey Milli Eğitim Bakanıyken her yıl yayımlardı.
Örneğin özel okulların ortalama LGS başarı puanı devlet okullarının 60 puan üstündeydi.
LGS sonuçları, dezavantajlı okulların listesini verir. Buna göre dezavantajlı liselere yönelik ders ders yetersizlikleri listelenirdi. Tedbir almaya yönelik hayati verilerdi.
Bir başka veri de üniversite mezunu ebeveynlerin çocuklarının puan ortalaması, ilkokul mezunu ebeveynlerin çocuklarına göre ortalama 120 puan yüksek olmasıydı.
Bu durum devlete, tüm rehberlik birimleriyle dezavantajlı ebeveynlere yardım edilmesi gerektiği önersini yüksek sesle dile getirirdi.
Ziya Selçuk Bey bu verileri kamuoyu ile paylaşırdı. Lakin dezavantajlı okullara, öğrencilere, ebeveynlere, öğretmenlere yönelik bir destek çalışması yapılmadı. Günümüzde MEB’in de böyle bir gündemi yok.
LGS’yi kötülemek adına söylenen; çocukları yarış atına dönüştürüyorlar, test nesli yetiştiriyorlar gibi argümanlara bakmayın. Çocuklarla bire bir ilgilenip çocuğa doğru bilgi ve davranışı kazandırmak da yetersiz kalanların yersiz bir uzanamadığım ciğer murdardır ithamıdır fikrimce.
Dönelim LGS’ye hazırlanan öğrencilere. LGS, Türkiye eğitimini objektif tanımada bir şans. Devletin kendi eğitim düzenini bir bütünlük içinde görüp değerlendirmede, okulların öğrenci ve öğretmenini tanımada, ebeveynin çocuğunu tanıyıp hayat yolunda ilerlemede bir şans.
LGS, PISA ile atbaşı hazırlanan bir ölçme değerlendirme sınavı. Yedinci sınıfa kadar kontrol edilmemiş gücün doğru sorular üzerinden öğrenciyi değerlendiren bir soru birimi.
Kitap okuyan, çocuğunu doğru duygu ve davranışlar ile hayata hazırlayan, çocuğunu ekran kölesi yapmayan, çocuğunun dikkatinin çalınmasına izin vermeyen, ödül ile çocuğunu cezalandırmayan, şartlandırmayan, çocuk fıtratı minvalinde hayata çocuğunu salan… her öğrencinin gelecekte hem akademik hayatta ilerleme imkanı var hem de hayata tutunmada yolu açık olur.
“O mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler !”misali her biri bir hazine mahiyetinde olan öğrencilerin maalesef kıymeti bilinmiyor.
Öğrenciler kendi halinde dört duvar ve motivasyonunu kaybetmiş öğretmenlerin çaresizliği karşısında heba oluyor.