Gülümsemek Ömrün Bereketi

Ali Barskanmay

Her insan hikayesini bedeninde taşır. İnsanın hayat hikayesi insanın bedenine, davranışına, düşüncesine renk verir. Yaşanmış acıları, sevinçleri, kırgınlıkları, coşkuları… insanın silüetinde okumak mümkün. Seksen yaşına merdiven dayamış bir insanın yüzünden seksen yılı okuyabiliriz.

Geçtiğimiz hafta on üç yaş olgunluğu yüz hatlarında okunan Burcu ve ailesiyle tanıştım. Burcu, küçük yaşta annesini kaybedince babaannesi ve dedesi tarafından büyütülmüş. Babaannesi ve dedesi Burcu’nun duygu ve davranışlarını insan fıtratına bire bir uyum ile kendisini büyütmüşler. Gelişiminde şımarıklığa, çekingenliğe, utangaçlığa ve mahcubiyete yer vermemişler. Haza küçük bir hanımefendi Burcu. Omuzlar dik, ifadeler net, yüz yüze temasta güven tam. Konuşma ve yürüyüşünde; hürmet ve zerafet kültürü hakim.

Dünde babaannesi ve dedesi ile tanıştık.

Burcu’nun yaşadığı evi, odasını, kitaplarını kısaca büyüdüğü ekosistemi görmek için evine gittim.

Dedesiyle sokakta beni karşıladılar. Dedesi 86 yaşında. Doktor ve hastalık yüzü görmemiş Karabük Demir Çelik’ten emekli. Memleketin yoksul yıllarını memleket ile yaşamış. Dinç ve azimli duruşu yaşına sirayet etmiş. Kardeşi Doğan Hoca’ya dört yıl asistanlık yapmış. Doğan’ın önerisi üzerine 185 kişisel gelişim kitabı okudum diyor. Kardeşimle aynı kavramları, kelimeleri anlayıp kendisine doğru bir çalışma, yazma ortamı oluşturmak için diyor.

İkisinin rehberliği eşliğinde eve giriyoruz. Kapıda bizi kar beyazlığında bir gülümseme karşılıyor: Babaanne.

Buyur davetinin içtenliği, gülümsemesi o kadar derin ki yüz hatlarını görmek mümkün değil. Babaanne, insanın insana şifa olduğu bir huzur insanı. Seksen yaşına yapaylık değmemiş.

Kapıdan adımımı içeri atıyorum. Son zamanlarda öne sürdüğüm ev, eşya, eşyaların yerleşimi ile ev sahibinin kişiliği davranışları arasında paralellik var fikri burada da yakamı bırakmıyor.

Ev ve evdeki eşyalar insanın rengine bürünür. Evdekiler gülünce eşyaların canlılığı, tazeliği eski olmalarına rağmen canlılaşıyor.

Evde gördüğüm her eşyanın tıpkı ev sahibi gibi insana gülen bir hali var.

Evde her şey ağaçtan. Ev adeta bir ahşap müzesi. Her şey doğal. Ev sahibi ve eşyaların niteliği, modası, duruşu, rahatlığı arasında da benzerlik var. Koltuklar, sehpa, masa, sandalyeler. Eşyalar eski ancak eskimemiş. Doğal kullanımında canlı, yıpranmamış, yırtılmamış estetiğinden bir şey kaybetmemişler. Ev, insana eşya yorgunluğu yaşatmıyor. Kimi evlerde eşyanın içinde kaybolan insanların aksine her şey yerli yerinde. Ne bir eksiklik ne bir fazlalık.

Ev ve eşya ile öğrencinin yetişmesi arasında da paralellik var. Eşyaların dağınık durduğu evlerin çocukları da eşyalar gibi dağınık olur. Önünü arkasını sürekli birilerinin toplamasına ihtiyaç duyarlar. Aradığın kitap, bilgi, hayal çoğu zaman bırakılan yerde olmuyor.

Dağınıklık verileni hafızasında tutmasına da mani oluyor. Hafıza eşyaların dağınık hali gibi dağınık oluyor. Ne zaman nerede hangi bilgiye ihtiyaç var bu karışıklıkta bilinmez, bulunmaz.

Evleri günün modasına uygun fazla eşya ile doldurulan evlerin çocukları da modaya uygun öğrenci olur. Gerekli gereksiz ayrımı yapılmadan ihtiyaç fazlası bilgiler ile kafaları doldurulur. Kendisi bilgi ile yorulduğu gibi kendisiyle konuşanı da ihtiyaç fazlası bilgiyle yorar. İnsana çok bilme yorgunluğu katar.

Burcu ile masaya kuruluyuz. Masada, ormandan yeni gelmiş ağaç kokusu var.
Ders çalışırken kar beyazı ellerin tuttuğu ahşap ve deriden oluşan bir tepsi. Tepsinin üstünde kendisinden önce kokusu gelen kahve. Yanında suyu, çikolatası ve seksen yılın tecrübesi.

Şenol Hanım’a adının Şenol olma nedenini soruyorum: Şen olalım diye bizim Silifke’de kız çocuklarına Şenol adı verilir, diye cevaplıyor.

Şahin Bey iki arada bir derede gidip apartman otoparkının anahtarını benim için yaptırmış.

Biz Burcu’yla masada dilin kavramları, kelimeleri arasında kaybolurken Şahin Bey de bizimle aynı odada sade koltuğunda bizim sesimizden kendini arındırıp seksen altı yaşının dinçliğiyle gazetenin kültür sanat eki arasında okuma seyahatine çıkmıştı.



Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.