1 Haziran Cumartesi günü 1 milyon 74 bin 13 öğrenci Liselere Geçiş Sınavı’na girdi.
MEB, geçen yıl LGS’ye girmeyi zorunlu olmaktan çıkarıp isteğe bağlı hale getirmedeki amacı öğrenci katılımını azaltmaktı.
Oysa bu yıl sınava katılım geçen yıldan daha fazla oldu.
LGS’nin amacı, 139 bin 120 öğrenci arasında yerini alıp nitelikli bir okulda liseyi okumak.
Birde sınavla okul alan herhangi bir özel okula, azınlık Okulları veya özel fen liselerine, kayıt yaptıracak puanı almak.
Okul deyince sınav, yazılı, sözlü vb kavramlar çağrışım yapıyor zihnimizde. Bu yüzden de nitelikli okulların sınavla öğrenci alması veya üniversitelerin sınavla öğrenci almalarını yıllardır yapılageldiği için normal karşılıyoruz. Sınavsız bir geçişin mümkün olup olmadığını sorgulama aşamasına geçmiyoruz.
Sınavın niteliğini de eleştirmeyi hakeza düşünmüyoruz.
Diğer yanda sınavsız mülakat yoluyla alımlarda adam kayırmacılığın, torpilin her türlüsü yapıldığı algısı da hakim insanlarda.
Hal böyle olunca insan elinin, duygusunun müdahale etmediği sınavlara şükür diyoruz.
Sınav sorularını okuyup ölçen bilgisayarların torpil yapanının icad edilmemesi de yüreğimize su serpiyor.
Cumartesi günkü sınav; öğrencinin bilgisini, dikkatini , becerisini, kendini yönetmesini, duygularını doğru kullanıp kullanmadığını, okuduğunu doğru anlayıp anlamadığını test etti. Hayata filiz veren gençler akıl teri ve alınterini birlikte döktü. Kimi ağladı, kimi güldü.
LGS bitti. Sular durulmadı. Durulacağa da benzemiyor. Ağustos sonu eylül başına kadar devam edecek bir bulanıklık dönemi yaşayacağız.
D grubu 12. sorununun müfredat bilgisinden yola çıkarak ulaşılan sonuç ile LGS’de verilen cevap anahtarı çelişkili. Binlerce veli MEB’e itiraz etti. MEB, ağır abi rolünde sessiz.
Geçen yıl 17 birincisi olan LGS’nin bu yıl yüzlerce birincisi olacağını tahmin ediyorum.
Sınavla öğrenci alan okulların puanları geçen yıla göre artacak. Hesapların buna göre yapılması doğru olandır.
Sorular bilgi ve bilgiyi yorumlayıcı tarzda sorulan yeni nesil sorundan oluşuyordu.
Ezber eğitim veren okulların öğrencileri maalesef sorulara bakakalmaktan öteye gidemedi.
Devlet okulları geçen yıl özel okulların 47 puan gerisinde idi. Bu yılda farklı olacağa benzemiyor.
LGS formatına uygun bir format ile eğitim yapan okullar devlet okullarında halen bir elin beş parmağı kadar az.
Türkiye, eğitim sistemi liberal ekonominin hakim olduğu ülkeler ile aynı. LGS’ de yüzde 10 dilimlik öğrencinin proje okullarına alınması Eğitimin mutlu azınlık için olduğunu gösteriyor. Eğitimde fırsat eşitliği resmi evrak, sıra, okul, öğretmenden ibaret. 100 bin lira ücret verip bir özel okulda eğitim alan öğrenci ile birkaç branş dersine bir öğretmenin girdiği öğrencinin girdiği sınav aynı.
Buna eğitimde fırsat eşitliği deniliyor küresel dilde. Ancak insani dil bunu söylemiyor. Bizde fırsat eşitliği ile vicdanımızı rahatlatıyoruz.
934 bin 893 öğrenci var nitelikli okullarda kontenjanı olmayan. Herhangi bir proje okuluna kayıt yapma hakkı kazanmayan.
İnsanın çok olduğu yerde insana tıpkı serbest piyasa değeri muamelesi yapılıyor. İnsanın ucuz birer meta olmadığını değerlerimiz ve dinimiz sık sık dile getiriyor ise de insanın sermaye piyasası içinde ele alındığı, öğrencinin başarısının test ile belirlendiği küresel yüzyılda değer ve din devre dışı kalıyor.
MEB 934 bin 893 öğrenciye siz herhangi bir nitelikli okul kazanamadınız, diyerek onlara Dostoyevski’nin karakterinden yola çıkarak söyleyecek olursak mujik muamelesi yapacak. Önce kabullenmeme isyanları olsa da serbest piyasa eğitimi çaresizliğine razı olan bir milyona yakın öğrenci devletin uygun gördüğü okullara gitmeye razı olacak. En iyi okul eve en yakın Okuldur. Bu söz motivasyonu olsun çaresizliğin.
Afrika’da eğitime dair kadim bir söz ile nihayetlendirelim: “Zamanı geldikçe birçok beklenmedik harika sürprizler sunan kişilik eğitimine ihtiyacı var okulların.”