Peyami Safa, Cumhuriyet döneminin önemli yazar ve fikir adamlarından biri. Renkli bir şahsiyet. Cins kafa bence. Çoğu cins kafada görüldüğü gibi onun da ruhu fırtınalı, uçlarda savrulduğu kanaatindeyim.
“Yalnızız”da dip zıtlık dediği, insandaki iki zıt eğilim -masumiyet ve günah- Safa’da da vardı. Bu itibarla “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu”nda, teniyle ruhu, nefsiyle iradesi arasında savrulan Ferit, çoğu yönden Peyami Safa’ya benzer. Son günlerde iki farklı yazarın hatıra ve günlüklerini arka arkaya okudum. Biri Tanpınar’ın “Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa”sı (Dergâh Yay., 2008), diğeri Samet Ağaoğlu’nun “İlk Köşe”siydi (Ağaoğlu Yay., 1978).
Peyami Safa’yla ilgili dikkat çekici yorumlar vardı. İlk dikkatimi çeken, hem Tanpınar’ın hem de Ağaoğlu’nun ona pek de müspet bakmadıklarıydı. Hele Tanpınar, oldukça sert! Baştan şunu belirteyim. Günlük ve hatıralar, sübjektiftir. Dolayısıyla bu eserlerdeki hükümlerin doğruluğu ya da yanlışlığı her zaman tartışılır. Bu sebeple Tanpınar ve Ağaoğlu’nun Safa ile ilgili söylediklerini ihtiyatla karşılamak lazım. Önce Tanpınar. Nedense Safa ile ilgili oldukça menfi kanaatlere sahip. Onu “huysuz, karışık, küçük hesapları” olan, “en kötü insanlarla beraberliğe hazır ve menfi” (s. 306) biri olarak görüyor, çağdaş fikirlere kapalı olduğunu söylüyor. Belli ki güvenmiyor Safa’ya. Sanırım bunda Demokrat Parti döneminde zaman zaman Edebiyat Fakültesine dair jurnaller verdiğine dair zannı rol oynadı, “Demokrat Parti devrinde zaman zaman hakiki bir jurnalci idi.” (s. 307) diye yazmış.
Söylediğine göre Peyami doğrudan Tanpınar’a saldırmamış, ama “kolektif jurnallerine” girmiş (s. 308). Konu açık: Tanpınar’a göre Peyami Safa bir jurnalciydi. Bunlar tartışmaya açık hükümler. Ama Tanpınar’ın bazı dikkatlerine ben de katılıyorum. Meselâ “Egotisme’i, hiçbir [her türlü, olmalı AK] akidenin kendisinde kökleşmesine mâni idi.” (s. 307) diyor ki, bence de Safa “Bir Tereddüdün” adamıydı. Hayatı boyunca değilse bile bir dönem, farklı ideolojiler arasında savruldu. Tanpınar’ın da kaydettiği gibi “Evvelâ komünizmi (Nâzım’la) tecrübe etti. Sonra nasyonalist, sonra muhafazakar, Halk Partici ve Demokrat oldu.” (s. 306). Bu sebeple özellikle “Bir Tereddüdün Romanı”ndaki yazar ve Vildan’da, “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu”ndaki Ferit’te parça parça o vardır.
Nitekim Ağaoğlu’nun “Bu sahnelerdeki Peyami ile romanlarında yaşattığı kahramanların ruh yapıları arasındaki benzerlik ne yakındı.” (s. 119) cümlesi söylediklerimi destekliyor. O da Tanpınar gibi Safa’nın aklı ile duyguları arasında gidip geldiği kanaatinde; “renkli, ama çelişkilerle dolu” (s. 117) olduğunu söylüyor, ruhundaki dalgalanmalara dikkati çekiyor (s. 117). Peyami 1940’lı yıllarda Halk Partilidir, Ağaoğlu ise Demokrat Partili. Ağaoğlu, Peyami Safa’nın “Ulus” gazetesinde kendisine yönelik olarak yazdığı ağır yazıları unutmamış. Ama sonra Menderes’le yakınlaştı diyor. Savruluşa Tanpınar gibi o da dikkati çekmiş. Bazen realist, bazen mistik, bazen romantik bir kişilik! Sonra bohem, hem de oldukça hızlı bir bohem. Tanpınar’ın sözleriyle “Peyami, Çallı, … Muhtar, Necip [Fazıl], [Mustafa] Şekip (Tunç], Eşref Şefik, bunlar bir devrin bohemiydiler (s. 307). Arada bir kokain de çekiyorlar. Mistik de demiştim ya. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” romanına ilham veren sahneler gerçektir. Peyami Safa ve devrin bazı aydınları Ağaoğlu’nun da anlattığı gibi ruh çağırma seansları düzenlerler (s. 120). Yazar, şöyle ya da böyle roman kahramanlarına benziyor. Peyami Safa da öyle. Eserlerinde bohem, mütereddit, materyalist ya da mistik eğilimleri ve cinsî arzuları olan, buhranlı karakterler dikkati çekiyor.