Dinî inançların ifadesinde, öğretilmesinde; hatta uygulanmasında sanatın önemli bir araç olduğu inkâr edilemez. Meselâ bu, evvelâ ibadethanelerin mimarisinde, iç ve dış süslemelerinde kendini gösterir. O hâlde din ile mimarî sanatı arasında sıkı bir ilişki vardır. İkincisi, Tanrı’ya yalvarma ve şükretmede dil en önemli araçtır. Dualar, dille ifade edilir. Bu noktada duaların güzel bir ses ve makamla ifade edilmesi; dolayısıyla musiki sanatı devreye girer. Tecvit, aynı zamanda musikinin konusudur. Yine ezanda musikiye; sesin güzelliğine ve makama riayet gerekir. O hâlde dinle musiki arasında da güçlü ilişkiler vardır. Şüphesiz, dilin imkânları ve etkileme gücü sebebiyle, dinin öğretilmesi ve ifade edilmesinde en kuvvetli sanat edebiyattır. Bu itibarla “dinî bir edebiyat” vücuda gelmiş; meselâ ilahî, mesnevi, tevhit, münacat, naat, nefes, mevlit vb. edebî türler ortaya çıkmıştır… Hâsılı, din özü itibarıyla güzeldir, güzelliktir; ruha hitap eder. Sanat da “güzel”i, güzel biçimde ifade ettiği ve derin etkiler bırakma gücüne haiz olduğu için dinlerin başvurduğu en önemli araçtır. Hâl böyle iken günümüzde buna karşı çıkanlar, Itrî’ye çatanlar bile var!.. O da ayrı mesele…
Ama dünya değişiyor!.. Hayatımıza yeni teknolojik araçlar giriyor. Ve bu teknoloji, insana yeni sanatsal/pedagojik imkânlar sunuyor. Değişen sadece teknoloji mi, hayır! Dil de değişiyor! Oysa dil, dinin/ düşüncenin birincil/ aslî aracı. Ama bizim gibi, kültürde köklü kopuşlara maruz kalan bir toplumda en büyük yarayı dilimizin aldığı da bir vakıa. Ve bundan dolayı “din dili” günümüzün en önemli meselelerinden biri. Evvelâ dini öğrendiğimiz geleneksel/kadim kaynakları ve dinî terminolojiyi anlayamama gibi bir problemle karşı karşıyayız. Buna bir de dini, zamanın dili ve formlarına uygun bir şekilde anlatma zorluğunu eklemek gerek. Mesele şu: Dinimizin öğretisini, tarihini, Peygamberimizi, öze uyarak, en etkili, en güzel biçimde sanatla nasıl ifade eder ve öğretebiliriz? Önümüzde birtakım klasik veya modern sanatsal formlar var; dini bu formlarla değişik yaştaki kümelere nasıl anlatabiliriz? Tabii Müslüman sanatkârın dinî hassasiyetlere uyması gerektiğini unutmadan. Geçen Perşembe ve Cuma günü Sakarya Büyükşehir Belediyesi, Sakarya Üniversitesi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Hazreti Peygamberi Sanatla Anlatmak” başlıklı sempozyumun konusu buydu. Sempozyumda görsel sanatlarda, romanda, şiirde, çocuk edebiyatında, geleneksel Türk-İslam sanatlarında Hz. Peygamberimizi (s.a.v) nasıl anlatabiliriz sorusuna cevap arandı…
Klasik sanatlarda peygamberi anlatmada pek bir sorun yok. Ama modern sanatlarda; meselâ sinemada bu yapılabilir mi, yapılabilirse nasıl? Çünkü İslâm’ın bir “suret” yasağı var. Veya bir Batı edebiyatı türü olan roman ile Peygamberimiz anlatılabilir mi? Ama en önemli sorunlardan biri de çocuklara, onların anlayacağı dille, onlara hoş gelecek biçimde, Peygamberimiz nasıl anlatılabilir, bunlarda dil ve görsel malzeme nasıl kullanılabilir? Hâsılı gördük ki, modern dünyada Peygamberimizi sanatla nasıl anlatacağımız üzerinde pek düşünmemişiz.. Günümüzde özellikle çocukların anlayıp anlayamayacağına, doğruluğuna, estetiğe bakılmaksızın bu konuda birçok eser üretilmekte; bazı eserler, toplumda yanlış bir Peygamber imajı yaratmakta! Son yıllarda bu konuda birtakım romanların ortaya çıktığı, bunlarda içerikten, hitaptan tutun da, dilsel, teknik pek çok problemlerin olduğu; hatta Peygamber efendimizin hayatının bir ticarî meta hâline getirildiği de bir vâkıa!..
Bizim asıl meselelerimiz bunlar olmalıydı, olmalı! Ama…