George Orwell’ın “1984”ünde (Çev. Celal Üster, Can Yay., 2011) Syme adlı bir filolog var. Totaliter devletin spesifik uzmanı!.. Geçen hafta spesifik entelektüellerden bahsetmiştim ya, onlardan biri. Dil alanında uzmanlaşmış ve bu konudaki bilgisini totaliter bir düzeni sağlamlaştırmak için Büyük Birader’in hizmetine sunuyor; ‘Yenisöylem’ inşa ediyor!..
Romanı okurken, Türkçe’nin de böyle bir hikâyesi var dedim, sonra Syme gibi dilbilimci ve edebiyatçılar geçti aklımdan. Akademide vardır böyleleri!.. Kendilerine bu kitabı okumalarını tavsiye ederim. Yaptıklarının Syme’le benzeşip benzeşmediğini sorgularlar belki…
Syme, bir filolog, bir Yenisöylem uzmanı. Yenisöylem uzmanı ne mi? Romanda yaptıkları işi ve amaçlarını anlatıyor kıymetli dilbilimci. Dilde eskiye ait ne varsa hepsini atıyor, sözcükleri yok ediyor, “her gün onlarcasını, yüzlercesini ortadan kaldırıyor[larmış].” (s. 75). Bir yerde de şöyle diyor: “sizler asıl işimizin yeni sözcükler icat etmek olduğunu sanıyorsunuz. Oysa ilgisi yok!” (s. 75). Asıl amaçları eski kelimeleri ortadan kaldırmakmış, yeni kelime icat etmek değil! Bunun için bir de sözlük hazırlıyorlarmış, 2050 yılına gelindiğinde bu sözlükte artık bir tane bile eski kelime bulunmayacakmış!.. Böylece 2050’de şu andaki konuşmaları anlayabilecek tek bir kişi dahi olmayacakmış! (s. 77).
Bu satırları okurken bizde de Ömer Seyfettin’in, Yahya Kemal’in, Refik Halid’in, Nazım Hikmet’in metinlerinde geçen pek çok kelimeyi bilmeyen, anlamayan öğrencilerim geçti aklımdan… Kederle gülümsedim. Peki Yenisöylem’i anlıyorlar mı? Okudukları bazı tercüme kitaplarla ilgili sorular soruyorum, bazı terimleri, hayır anlamamışlar!.. Yenisöylem’i de anlamıyorlar…
“1984”te dilbilimcilerin amaçlarından biri de kelime dağarcığını olabildiğince azaltmak, nüansları silmek… Böylece “Sözcükler her yıl biraz daha azalacak, bilinç alanı her yıl biraz daha daralacak[tır]” (s. 77). Amaç bu!.. Bize dönüyorum! Evet kelimeler her yıl biraz daha azalıyor, azaldıkça duygu ve düşünceleri ifade imkânı daha da kısıtlanıyor. Öğrenci bir duyguyu, düşünceyi ifade etmekte zorlanıyor, çünkü ifade edecek kelime bulamıyor. Syme, görevini yapmış anlaşılan!..
Büyük Birader’e çalışan Yenisöylem uzmanı, romanda iş arkadaşı Winston’u Eskisöylem’den bir türlü kopamadığı için eleştirir, yazarken Eskisöylem’le düşündüğünü söyler. Biliyor musunuz ben de tercüme eserleri okurken, bazı yeni kelimeleri anlayamıyor ve zihnimde onların yerine eski ve daha yaygın olarak kullanılan kelimeleri koyuyorum, ancak böyle anlayabiliyorum. Haydi ben eski kelimeleri biliyorum, ya bilmeyen ne yapacak? Hiçbir şey! Okuduğunu tam olarak anlayamayacak, anlayamadığı için düşünemeyecek, düşünemediği için bilgi üretemeyecek, iletemeyecek… Zaten totaliter rejimin dilbilimcisi Syme ve arkadaşlarının amacı da buymuş: Kelime dağarcığını en aza indirgeyerek düşüncenin ufkunu daraltmak! Böylece insan düşünmeyecek, dolayısıyla düşünce suçu da ortadan kalkacakmış!.. Dildeki nüansları ve yerleşmiş kelimeleri eski diye ortadan kaldırarak bilinç seviyesi aynı sığlıkta ve dar bir toplum yaratmak, “Eskisöylem’le ilgili tüm gerçek bilgileri”i silmek (s. 77) ve “Tüm eski edebiyat[ı] ortadan kal[dırmak]” (s. 77) istiyorlarmış… Neden biliyor musunuz? Syme, Eskisöylem ortadan kaldırıldığında totaliter rejimin sapkın olarak nitelediği düşünceleri ifade etmek de imkansızlaşacak, diyor!
Totaliter bir rejimin insan zihni ve bedeni üzerinde kurmaya çalıştığı hâkimiyeti, bunun için yapılan sistematik çalışmaları konu ediniyor “1984”. Dil de bir sistematik baskı aracı; çünkü düşünceyle doğrudan ilgili, çünkü düşünmek totaliter rejimlerin baş düşmanı.
Şimdi ne yaptığını anladın mı Syme?..