İnsanın içindeki farklı ben’ler, bu ben’ler arasındaki çatışma pek çok edebî esere konu olmuştur. İlk anda aklıma gelenlerden biri meselâ Luigi Pirandello’nun “Biri, Hiçbiri, Binlercesi” adlı romanı, sonra Robert Louıs Stevenson’un “Dr. Jekyll ile Bay Hyde’ın Tuhaf Hikâyesi” adlı uzun hikâyesi.
Düşünsenize içinizdeki bastırılmış öteki ben, âniden somut olarak karşınıza çıkıveriyor. Eğer bu, bir de kötü ben ise yandınız! Sinsi biçimde size hâkim olması, ben’inizi silip onun yerine geçmesi işten bile değil. Nitekim “Dr. Jekyll ile Bay Hyde’ın Tuhaf Hikâyesi”nde bu konu işlenir. Herhâlde legal ben, varlığının şuuruna en çok ‘öteki ben’in tehdidine uğradığında varır. Bu durumda legal ben kendini/ varlığını korumak ve devam ettirmek için savunmaya geçerken, öteki ben saldırarak legal ben’in yerini almaya çalışır. Ben’lerin çatışması, büyük savaş!..
Dostoyevski, ilk dönem romanlarından olan “Öteki”nde (Çev. Tansu Akgün, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 2019) işte bu konuyu; Petersburg’da bir resmi dairede memur olan Golyadkin’in somut olarak ‘öteki ben’iyle karşılaşmasını ve daha sonra onunla çatışmalarını ele alıyor. Eserde tıpkı “Dr. Jekyll ile Bay Hyde’ın Tuhaf Hikâyesi”nde olduğu gibi legal ben’le öteki ben arasında -hangisi legalse?- kıyasıya bir hâkimiyet çatışması yaşanıyor.
Eserde üç önemli figür var. Bunlardan ilki romanın başkahramanı Bay Golyadkin. Onun en önemli özelliği, günlük hayatta maskeli dolaşamaması. Oysa toplum gerek meslekî hayatta gerekse ast-üst ilişkilerinde -Lacan’ın deyişiyle simgesel düzen’de- ferde birtakım normlar dayatıyor, insanı maskeler takmaya, zaman zaman başkası olmaya zorluyor. Eğer kişi, bu maskeleri takamazsa, yani toplumun istediği normlara uyamazsa, toplum tarafından kabul görmüyor, zaten kendisi istese de topluma uyum sağlayamıyor. Romanın kahramanı Golyadkin böyle, ben’ini doğal biçimde izhar eden, maske takmaktan, ‘başka’sı olmaktan hoşlanmayan, bunu beceremeyen, bundan dolayı toplumsal ilişkiler kurmakta zorlanan ve toplum tarafından dışlanan biri. Öteki Golyadkin/ ben ise tam aksine, toplumun ne istediğini bilen kurnaz, sinsi, maskelerle dolaşan, gerektiğinde başkası olabilen ‘hünerli’ biri. Güler yüzü, iltifatları, yaltaklanma becerisiyle toplumda kabul görüyor, ayrıca attığı ustaca çalımlarla legal ben’in hem iş yerinde hem toplumdaki itibarını yok edip, onu illegal konuma düşürüyor.
Üçüncü figür Dr. Krestyan ise toplumun hükmünü Bay Golyadkin’e tebliğ eden bir hâkim âdeta. Hüküm ne mi? Toplum, normlara uymayan Bay Golyadkin’e -üstelik hak etmediğini ileri sürerek- sadece yaşamak için gerekli odun, ışık ve bir ev bahşetmiş, lâkin onu alkışlar eşliğinde sosyal hayatın dışına sürmüştür!..
Romanın başlarında Golyadkin’in, duygusal romanslar okuyan güzel Klara’ya söylediği şu söz, ‘maskeli toplum’a yönelik hüzünlü bir eleştiriydi bence:
“Çok güzel romanslar söylediniz, ama dinleyenlerin kalpleri de sizinki kadar temiz mi acaba?” (s. 17)