Zeki Müren alkışlar, dostluklar, anılar, dualar ve şarkılarla yaşıyordu.
Yaşadığını hissettiren şey, kişiden kişiye değişiyor.
İp cambazı Karl Wallenda için, ip üstünde olmaktı yaşamak.
Netflix’teki “Andy Warhol’un Günlükleri” dizisinde karşıma çıktı.
Warhol; TV haberlerinde izlediğini, Wallenda’nın ip üstünde dengesini kaybedip kameralar önünde yere çakıldığını anlatıyordu.
Olay, soğukluk ve duygusuzluğuyla ünlü Warhol’u ilgilendirmiş, çok etkilemişti. Ama sadece dramatik ve sarsıcı olduğu için değil. Karl Wallenda’ya yaşadığını hissettiren şey, onu öldürdüğü içindi.
Wallenda; şarkılara, şiirlere, filmlere konu olmuş efsane bir sirk akrobatı. Ve şu sözüyle Warhol’un dikkatini çekmişti:
“İp üstünde olmak, yaşamaktır. Gerisi beklemek.”
Pop art yıldızı Warhol’a yaşadığını hissettiren şeyse popüler olmaktı, gerisi boşluk...
Kimse bakmıyorsa, göz önünde değilsen orada bir yerde, kendi kendine var olmanın bir anlamı kalmıyordu.
“Bir gün herkes 15 dakikalığına şöhret olacak” öngörüsüne, tesadüfen ulaşmamıştı yani.
O da Zeki Müren gibiydi. “Mesut Bahtiyar” takma ismiyle, bakışlarla, alkışlarla yaşayanları, kendinden biliyordu.
Instagram’da, Facebook’ta göstermedikten sonra yaşamayı anlamlı bulmayanları, daha iyi kim anlayabilirdi!
Öncülerin de öncüleri geliyor. Warhol’unki Oscar Wilde. Hem dandy giyim tarzıyla hem de Dorian Gray’in Portresi’ndeki şu iki ünlü sözüyle:
“Yeryüzünde senin hakkında konuşulmasından daha kötü tek şey, hakkında hiç konuşulmamasıdır.”
Ve “Yaşamak, dünyanın en nadir rastlanan şeyidir. Çoğu kimse, yalnızca var oluyor.”
Kimse senden söz etmiyorsa, yokluğa mahkum edilmişsin demektir.
Tanpınar, romanı görmezden gelindiğinde adını boşa “sükut suikastı” koymamıştı. Suskunluk, sessizlik cinayeti...
Yazmakla, çizmekle yaşayanları öldüren de bu.
Bahsetmemek, sanatçının yaşamına kastetmekten farksız.
Wallenda, 73 yaşında kalbinin hala attığını hissetmek istiyordu. Porto Riko’da, son kez ip üstüne çıktı. 10 katlı iki bina arasına çekilen bir ipte yürüyordu. Rüzgarla dengesi bozuldu ve bir anda 37 metre yükselikten aşağı düştü.
İzleyenlerin yüreği, ağzındaydı.
Onca yıl yaşadığını hissettiren şey, 1978’de ölümüne sebep oldu. Hastaneye kaldırıldığında kalbi çoktan durmuştu.
Kimi o tutkuyla, kimi bu heyecanla yaşıyor.
Kiminde imajla, gösterişle, kimindeyse tehlikeyle yükseliyor adrenalin.
İp cambazının tehlike bağımlılığını, Turgut Uyar şiirleştirmişti. Wallenda’nın trajik sonundan 19 sene önce basılan kitabında, üç şiirle.
Biri, “Tel cambazının rüzgarsız aşklara vardığını anlatır şiirdir”.
Diğeri, “Tel cambazının kendi başına söylediği şiirdir”.
Öbürüyse “Tel cambazının tel üstündeki durumunu anlatır şiirdir”.
Bu sonuncusunu, “Denge” şarkısı olarak Sezen Aksu’dan dinlemişsinizdir:
“Sizin alınız al inandım/Sizin morunuz mor inandım/Tanrınız büyük amenna...Kalabalık ha olmuş ha olmamış...Hiçbirinizle döğüşemem...Benim dengemi bozmayınız...”
Kimi ayrılıkla, kimi acıyla, kimi aşkla, kimi nefretle yaşıyor.
Ve herkes, yaşadığı şeyin cambazı.
Aşk cambazları gibi ataraksiya cambazları da var. Monotonluk bağımlıları. Fakat yaşıyorlar mı?
Ataraksiya; hiçbir heyecan veya duyguyla uyarılmama hali. Sevince de kedere de duyarsızlık. Ne acı, ne korku, ne öfke...
Ama bu uyuşukluk, ruh dinginliğinden değil. Marazi bir hissizlik ve ilgisizlik.
Kalbi, monotonlukla çarpan oluyor mudur?
Peki ya huzur bağımlıları! Onlar yaşıyor mu, yaşadıklarını mı zannediyorlar?
Yaşamak ölmemekse, huzurdan ölen duymadım.
Ne ki rahat batmasından, can sıkıntısından öldüren çok. Kötü niyetten değil, yaşadığını hissetmek için.
Wallenda, kendi hayatıyla kumar oynadı. O kolay. Rus ruletiyle oynayanların zararı kendine.
Fakat sadece başkasının hayatıyla oynadığında yaşayabilen Putin’ler, ne yapsın!
Alkışlarla, şovlarla herkes yaşar. Parayla heyecan yaşayanlar gibi mi! Başkasından çalmaya zorlanabiliyorlar. Yazık, büyük trajedi!
Zorbalıkla, despotlukla yaşayan bedbahtları düşünün. Ancak başkalarına çektirerek hayattan zevk alabiliyorlar.
Kendi kendine özgürlükle yaşayanlar, yine şanslı. Allah, ancak başkalarını hapsederek özgürlüğünü hissetmek zorunda bırakmasın kimseyi!
Güçle, iktidarla, hükmetmeyle yaşayan talihsizlere, ABD’li Drive-By Truckers grubundan gelsin: “The Flying Wallendas”.