"Bi tanesi, yüze vurur ifadesi” diyordu şarkı.
Soruluyor; İsveç ve Finlandiya’ya karşı büyük bir zafer elde ettiysek imza töreninde, bu niye heyetimizin yüzüne vurmuyordu?
Madrid’deki NATO Zirvesi öncesinde kriz çözüldü; Ankara, iki ülkenin üyeliğine vetosunu kaldırdı.
Üçlü mutabakat imzalanırken mutlu son fotoğrafı da verildi. Ama nedense yüzler gülmüyordu, hatta sirke satar gibi asıktı.
İsveç’le Finlandiya heyetlerinin surat asmasını, burunlarının sürtülmesine bağlayabilirsiniz. Mağluplardan sevinç ve güler yüz göstermeleri beklenmez.
İyi de galip gelen taraf, mutluluğunu niye saklıyordu? Zafer kazandığımızı bilmeseniz, bizim heyetin yüzünden düşen bin parça bile derdiniz. Hiç belli etmediler.
Fakat ifadesinin yüze niye vurmadığını soranlar, bir şeyi kaçırıyor. O da diz çöküp teslim olanı, daha fazla ezmeme hassasiyetidir.
AK Parti, dış güçlere karşı elde ettiği galibiyetleri göze sokmayı sevmiyor. En meşhur yanı bu.
‘Büyüklük bizde kalsın’ anlayışının da etkisi vardır muhakkak.
Birleşik Arap Emirlikleri’ne karşı gereken nezaketi gözetmeyen AK Partili Cahit Özkan’a ne olduğu malum. Grup Başkanvekilliğinden affını istemek zorunda kaldı.
Çünkü Özkan, “bize diz çöktüremeyeceklerini anlayınca teslim oldular” gibi bir laf etti. Gerçek buydu elbette. Ne ki muhatabın yüzüne vurulması kırıcı, incitici, ayıptı.
Dolayısıyla iktidara hakim olan hissiyatı şöyle özetleyebiliriz:
‘Bizi karşılarına ve hafife almakla bir hata yaptılar ama madem anladılar, daha çok üstüne gitmeyelim, yere düşene vurulmaz, hem bize yakışmaz...’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ben”, “bu kardeşiniz” ya da “bu fakir” diye başlayan ve “bu makamda oldukça” diye devam eden restlerini hatırlayın.
Kendisini ortaya koyarak kullandığı bir iddialaşma kalıbıydı.
Her defasında da iktidar kazandı, karşı taraf kaybetti. Ama iktidar, centilmenliğinden bunu yüksek sesle söyleyemiyor.
O yüzden “çıkmayacak” denilen Rahip Brunson, Deniz Yücel ve diğerlerinin aslında dışarı çıktığını zannedenler çok.
“Diz çöktüremeyecekler, teslim alamayacaklar” denilen Suud, Emirlikler, Mısır, İsrail ve diğerlerinin diz çöküp teslim olduğundan da haberdar edilemiyor ahali.
Haliyle “NATO’ya giremezler” denilen İsveç’le Finlandiya da NATO’ya giriyor. Ve Ankara, şartlarını esneterek bir manevrayla vetosunu geri çekmiş sanılıyor şimdi.
Halbuki iç yüzü farklı. ABD boyun eğdi, Avrupa teslim oldu. İskandinav ikilisi, doğduklarına doğacaklarına bin pişman, diz çöktü, Ankara’dan aman dilediler.
İsveç’le Finlandiya o pişmanlıkla oturdu ve daha önce terörü destekledikleri suçlamasını sanki şiddetle reddetmiyorlarmış gibi, “bir daha terörü desteklememe” sözü verdiler.
Zaten kabul etmedikleri bir şeyi, bir daha yapmayacaklarına dair mutabakat dahi imzaladılar.
Başlamış, yürümekte olan terör yasası süreçlerini de Türkiye için yapıyor gibi gösterdiler.
PKK, YPG ve FETÖ ile ilgili tutumlarında ne mi değişti?
İnce kelam rüşvetleri dışında, neredeyse yeni hiçbir söz vermeden vartayı atlattılar böylece.
İktidar medyasının; Türkiye ne istediyse fazlasıyla aldı, her tavizi kopardı diye göstermelik zafer kutlamasına yetti tabii.
Yine iktidar kazandı, yine büyük zafer elde etti. Sadece bunu bağıra çağıra ilan edemiyor diye yanlış anlamayın siz de canım artık.
DELİK BÜYÜK JELİBON YAMASI KÜÇÜK
Yeni Şafak, ekonomimizi kurtaracak petrol kuyusunun ardındaki komployu şöyle anlatıyordu:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adana’da 1 milyar dolarlık petrol keşfedildiğini açıklamıştı.
1960’lı yıllarda yabancı şirketlerin ‘burada petrol yok’ demesi üzerine kuyular kapatılmıştı.
Kapatılan kuyudan yüksek kaliteli petrol fışkırdı.”
Alın size, fi tarihinde Adana’da petrol bulunup günlük şu kadar varil de çıkarıldığını duyuran bir gazete manşeti.
Aydın Sezer Twitter’da alıntılamış, öyle gördüm.
Her seçim üzeri bulunup sonra fos çıkan hayali rezerv haberlerinden bahsetmiyorum. Gerçek çıkanlarla ilgili arşivlerde, bir dolu manşet yatıyordur daha.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vaadi doğrultusunda iktidar, yerin üstünü ve altını arayıp madenleri bulsun elhak. Halkın hizmetine sunsun, kimse de kusura bakmasın. Uzaydaki milli çıkarlarımızı koruyacağına namus sözü de versin. Amenna!...
Ama medyasına da boş umut vermesin, verdirmesin.
Ekonomideki delik büyük, hepsi bugün satılsa bile 1 milyar dolarlık yama çok küçük gelir, bu bir.
Madenlerimizi çıkarıp kullanmamızı engelleyen, elimizi tutan bir dış güç ve 2023’te bitecek bir anlaşma yok, bu da iki.
Komplo karın doyurmuyor, jelibon madeni de. Yetti, kandırmacanın suyu çıktı yahu.