Önceki akşam Halk TV'de Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'a sorduk, anlattı.
Apaçık ortaya çıktı ki... Kanunen, yönetmeliklere göre Kartalkaya'da yanan oteli denetleme yetki ve sorumluluğu tamamen Kültür ve Turizm Bakanlığında.
Bölge, ne Bolu Belediyesinin görev sınırlarında. Ne de Belediye'nin, Kartalkaya'daki oteller üzerinde bir yetki ve sorumluluğu var. Bırakın yangın tedbirlerini denetlemeyi, hijyen kontrolü için bile kapılarını çalamaz.
Belediye'nin rolü; en fazla, o da talep üzerine yangın tedbirleri açısından bilirkişi, yani eksper, uzman görüşü vermekle sınırlı. Ortada dolaşan belgeler de bunla ilgili.
Otel, yangına uygunluk belgesi için başvurusuna olumlu görüş alamayınca talebini itfaiyeden geri çekmiş. Yasal zorunluluk gereği Bakanlık'a sunacağı belgeyi, başka yerden çözdü belki. Otelin dışında kalan küçük bir kafe işletmesi içinse itfaiyeden uygunluk verilmiş.
Belediye itfaiyesine söylenecek tek şey, başvuruyu otel çekince durumdan şüphelenip Bakanlık'ı niye uyarmadığıdır. Yasal görevi değil ama vicdani sorumlulukla uyarabilirdi.
Yetki ve sorumluluk Bakanlık'ta. Ancak Bolu Belediyesi suçlu gösteriliyor, yetkilileri gözaltına alınıyor.
Tanju Özcan, bu çarpıklığı ne kadar ortaya koyar, ne kadar anlatırsa anlatsın... İzleyicilerin havsalası almakta, anlamakta zorlanmış olmalı ki şu soru gelmeye devam etti:
Kültür ve Turizm Bakanlığının itfaiyesi mi var ki yetki onda olsun?
Mesele de tam olarak burada düğümleniyor zaten.
Madem itfaiyesi yok, yangına karşı denetleme yetkisini niye Kültür ve Turizm Bakanlığına verirsiniz?
Nasıl olur, akıl almıyor işte, inanılır gibi değil.
YETKİLERİ TEK ELDE TOPLAMANIN SONUCU
AK Parti, bütün yetkileri merkezde toplama merakı yüzünden devletin hantallaştığını, her soruna Ankara'dan yetişmenin mümkün olmadığını, aşırı merkeziyetçiliğin sürdürülemeyeceğini söyleyerek iktidara geldi.
İlk Bakanlar Kurulunun da iki gündem maddesinden biri, kamu yönetimi reformu yaparak yetkileri merkezden yerele dağıtmaktı. Türkiye, daha fazla böyle yönetilemezdi.
Sonra iktidar; yetklerini devretmek şöyle dursun, tek başlılık adına kalan yetkileri de yerelden devralmaya girişti.
Yetkileri tek elde toplama iştahının acı sonuçlarını yaşıyoruz. Başka bir şey değil.
Davul kimin boynundaysa tokmak da onun elinde olmalıydı.
Fakat uygulamaya bakıyorsunuz... Yetkiyi muhalefet belediyelerinin elinden alıp sorumluluğu onların boynunda tutma anlayışı, tam gaz gidiyor.
Sormanın tam sırasıdır...
Belediyelerin yetkilerini Ankara'da toplarken aklınızdan ne geçiyordu?
Sonucu, Karar'ın dünkü alt başlıklarından birinde okuduk: Sorumluluk Bakanlık'ta ama gözaltı Belediye'ye.
BİR ÖZRÜ BİLE MİLLETE ÇOK GÖRMEK
Kabahat samur kürk olsa üstüne giyen çıkmaz, anladık da 80 can gitti, yuh yahu, pes!
Yanan otelin sahibi Halit Ergül, Turizm Geliştirme Ajansının yönetim kurulundaymış. Başkanı da Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan. Tüm turizm gelirlerinden binde 5 pay alıyor bu ajans. Yıllık topladıkları, 4-5 milyar lirayı geçiyor. O paralardan cüz'i bir miktarla Kartalkaya'ya bir itfaiye istasyonu, acil durumlar için bir afet merkezi de mi kurulamazdı?
Yasal sorumluluk öyle de, bir de ahlâki sorumluluk var, demişken... Bakan Mehmet Ersoy'un seyahat acentesi; yanan otele müşteri gönderiyor, tatil paketleri satıyordu. Bakanlığı da otelin denetiminden sorumlu. Otelde kaçak kat bile çıkmışlar, artık nasıl denetleniyorduysa!
Harakiri, onur intiharı filan tabii ki beklemiyoruz. Ama yetkililerden, istifa etmeseler dahi sorumluluk üstlenmeye yanaşmalarını, özür dileme erdemi göstermelerini, pişkinliğe vurmamalarını da mı beklemeyelim? Ayıbını, utanmasını da Belediye'ye yıkarak geçiştirsinler mi?
Sorun, sistem sorunudur. Böyle korkunç faciaları tekrar yaşamak istemiyorsak görelim.