Dış güçlerden, gayri milli muhalefeti üzecek haberler geliyormuş. Yerli, millici iktidar medyasında bir sevinç, bir sevinç; zil takıp oynayacaklar.
"Erdoğan'ın karşısında kazanmaları çok zor" başlığıyla köpürttükleri habere bakın:
"İngiliz basını, muhalefeti üzecek bir analiz kaleme aldı. Seçim tarihinin öne çekilme ihtimali devam ederken The Economist'in dikkat çeken raporunda muhalefetin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı kazanmasının 'zor' olduğu yazıldı."
İngiliz basını ne diyorsa o! Millet daha mı iyi bilecek de sandık başına gidip başkasını seçecek! Bunu mu anlayalım?
Dış güçlerin kendi taraflarını seçmesine hasretlermiş meğer. İktidar propagandistlerinin, İngilizce iki satır habere bu kadar sevindirik olacaklarını kim söyleyebilirdi?
Şu habere de fevkalâde sevindirik olduklarını tahmin edersiniz:
Finans Bakanı Muhammed Al Jadaan'ın dediğine göre Suudi Arabistan; "Türkiye, Pakistan, Mısır gibi dardaki ülkeleri desteklemeye" devam edecekmiş. Bloomberg, Davos'tan bildiriyor.
Uzaktan yel değirmenlerini görünce Don Kişot'un yaşadığı sevinci yaşatmaz mı? Hani yaverine dönüp "dostum Sancho, talih umduğumuzdan fazla gülüyor yüzümüze" diyordu.
Dış güçler de iktidarın yüzüne fazla mı gülüyor ne! Muhalefetten onlar yüz çevirdiyse millet, haydi haydi çevirecektir diye düşünüyor olmalılar.
Suud, Türkiye'yi sıkışık ve yardıma muhtaç görüyor. Öyle gösteren, bu lafları ettiren, ülkesini dünyaya kötületen muhalefet utanmayacak mı?
Türkiye'nin ekonomisini, Mısır ve Pakistan gibi "savunmasız" bırakmanın, bırakanlara siyasi bir bedeli olacak elbette. Altılı Masa'dan, sandıkta hesabı sorulacak.
Millet, ekonomisini savunmasız bırakanın yanına bırakacak değil. Ülkeyi kötü yönettiği, batağa soktuğu yetmezmiş gibi kapı kapı dolaşarak el yardımı dilenen, benzinlik restoranlarında affedersiniz hamburger yemeye gayret eden Bay Kemal'in vadesi doldu, doluyor.
Şunun şurasında 14 Mayıs'a ne kaldı... Dış güçler, 'dur' ihtarını verdi, kırmızı kartı gösterdi. Millet de başarısız muhalefete artık 'yeter, biraz da AK Parti yönetsin' diyecektir.
Bay Kemal'le Bayan Meral ikilisi batırdı zaten, Türkiye'yi dünyanın süper güçler ligine sokacakken düşürdükleri lige bak, diğer ortaklarını yanlarına almak suretiyle yüzlerine gözlerine bulaştırdılar, bugün kenara çekilmeyecek de ne zaman çekilecekler?
İktidar, kendine öyle bir slogan seçti ki turnayı gözünden vursa daha mükemmel olmazdı.
Düşünsenize, rakibin formasını giyerek maça çıkıyor. Rakibe de mecburen iktidarın kendisine biçtiği formayla oynamak kalıyor. Muhalefetin skorunu hakem, iktidara yazacak. İktidarınkini de muhalefete. Ona diyeceği 'yeter'i, buna diyecek. Hakemi fazla hafife almak dışında kusursuz değil mi?
Oğlunu, kardeşini, damadını, eniştesini yanına alıp diğer yöneticilere, belediyeyi birinci derece yakınlarıyla doldurmama talimatı veren başkan karikatürünü hatırlattı. Siz sayıma kendinizi katmayınca sayımcılar da katmıyorsa çok mükemmel. Fikir babası kimse, aklıyla bin yaşasın!
HANGİ DÜNYANIN MERKEZİ OLACAKTIK?
AK Parti, Türkiye'yi bölgesinde bir huzur ve güvenlik adası yapmak üzere yola çıkmıştı. Bölgenin parlayan yıldızı, cazibe merkezi haline getirecekti.
Ne bölgesi, dünyanın bile cazibe merkezi olmuşuz.
Yerel çeteler, giden arabalarından birbirlerine ateş ediyor, aksiyon filmlerini aratmayacak silahlı çatışmalara giriyor. İstanbul'un göbeğinde, Haliç Köprüsü'nde hem de.
Trabzon Yomra'da, Gürcistanlı uyuşturucu baronu vurulmuş. Vuran Bulgar mafyası, tetikçiler Rus, sebepse iç hesaplaşma deniyor.
Küresel bir uyuşturucu ağının başı, Türkiye’ye taşınmış. Dünyanın öbür ucundan, ta Yeni Zelanda'dan. Tutuklandıktan sonra öğreniyoruz. İngiliz gazetesi Daily Telegraph’ın haberinden.
Sırp'ından Afgan'ına, Orta Doğu ve Balkanlar'ın uyuşturucu çeteleri de kozlarını paylaşmak için artık ülkemizi tercih ediyor.
Dünyanın çekim merkezi olmuşuz ama yanlış dünyanın. Kastedilen, suç dünyası değildi herhalde.