Fantastik bir deney. İktidar; ‘dur bakalım, ne olacak’ diye denemeye, fizik kanunlarını zorlamaya devam ediyor.
DEVA partisi lideri Babacan’ın çıkardığı deney bilançosu şöyle:
2000’li yıllarda, ABD ve Avrupa merkez bankalarında 800’er milyar dolarla avro birikmişti, faizleri de yüzde 4’lerdeydi.
Türkiye, AK Parti’nin bugün hala gururla anlattığı rekor yabancı sermayeyi o zaman çekmişti. Yatırım cenneti, cazibe merkezi, yükselen yıldız olmuştu.
ABD ve AB merkez bankalarında bugünse 7’şer trilyon dolarla avro yatıyor.
“Dünyada para bolluğu yaşanıyordu, ondan ekonomiyi yönetmek ve başarılı görünmek kolaydı” denilen Babacan döneminden neredeyse 10 kat fazla.
Faizleri de ekside. Ve bu deli para gidecek cazip bir yer arıyor. Ama fahiş faizlerle bile çekemiyoruz.
Yabancı yatırım, aslanın ağzında değil. Çekip çıkarmak gerekmiyor.
İbrahim Kahveci dün yazdı. TL’nin aşırı değersizleşmesi yüzünden sudan ucuz, kimse yatırıma, kelepir kapatmaya gelmiyor.
Hazine, dolarla kendi vatandaşımızdan borçlanmakta bile zorlanıyor.
Dövizle iç borçlanma sıfırlanmıştı. 2018’de, Albayrak Hazine ve Maliye Bakanı atandığında hala sıfırdı.
2 yılda, Hazine’nin kendi vatandaşından topladığı yabancı para cinsi borç, 30 milyar doları devirdi.
Ve hala ‘nerede yanlış yapıyoruz’ diye sorulmuyor.
Her şeyi doğru yaptığımız için mi böyle!
Para yokluğundan doların 2023 kur hedefini dört nala geçtiği gündü. Bakan Albayrak moralleri bozmayalım diye müjdeyi şöyle duyurdu:
“Türkiye ekonomisi bir dönüm noktasında. Yatırımcılara benzersiz fırsatlar sunuyor. Yeni bir sermaye yatırım dalgası ufukta belirdi.”
Fakat eşzamanlı yükselerek üstümüze gelen bir dalga daha var: Yaptırım dalgası!
Suudiler bize, bizse olmayan kampanyalarına misilleme olarak Fransızlara boykot çağrısı yaptık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanı sıra ABD’ye de meydan okudu. “Sen kimle dans ettiğinin farkında değilsin. Geç kalma, yaptırımlarını yap” restiyle...
Dünyada paranın en bol, bizimse en sıkıştığımız zamanda, iki zıt dalgayı aynı anda üstümüze çağırıyoruz. Hangisi galip gelecek dersiniz?
Ülkeye yatırım böyle mi çekilir!
İktidar, kendi parlak dönem tecrübesinde bile bulabilir cevabı. Amerika’yı yeniden keşfetmek için batıp çıkmaya, davetiye çıkardığımız ters dalgalarla boğuşmaya ne hacet!
Hem darlıktan yatırım çekmeye çırpınıyor hem yaptırım çekmekten kaçınmıyoruz.
Müslümanından Haçlısına, 7 düvelin ambargosunu üstümüze kışkırtmaktan ekonomimizi sakınmıyoruz.
E, popülist gösteriden fedakarlık yapmadan da buraya kadar.
Popülizme tav olan, gerçeküstü anlatılarla kızıştırmaya gelen vatandaş uyanmadıkça değişmez.
“Ortadoğu’da bütün sorunların anası Filistin meselesidir” derler.
Bizdeki bütün sorunların anası da popülizm merakı. Kulağa hoş gelen iri mazeretler duyma açlığı, büyüklük ve ihtişam kompleksi...
Popülizm; göz boyayarak oyunu almak için başvurduğu kuru hamasetin bedelini yine vatandaşa ödetiyor.
Parasıyla gerçeklerden koparılmaya, tatlı hayallerle avutulmaya doymayan, acı faturalarla uyanmaz mı!
‘Eve ekmek götürememe’ hainliği
Malatya Minibüsçüler Odası Başkanı Mesut İnce’ye kızanlar var. Çark etti diye.
“Eve ekmek götüremiyoruz”u mecazen söylediğini, çarpıtıldığını öne sürmüştü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, siyaseti çalkalayan “Al, keyif çayı iç” cevabını da savunmuştu. Şakalaştıklarını, Cumhurbaşkanı’nın espriye vurduğunu, kimsenin aralarına giremeyeceğini açıklamıştı.
O diyaloğun Cumhurbaşkanı’na karşı kullanılmasından duyduğu rahatsızlığı, üzüntü ve pişmanlığı yansıtmıştı.
Cumhurbaşkanı’nı korurken aslında kendisini de koruyordu, anlaşılmaz değil.
Fakat şu kısmını anlamak mümkün mü:
“Devletin bir neferi ve vatan sevdalısı olarak, dün olduğu gibi bugün de liderimiz, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın yanındayım. Hiç kimse bu yalan makinelerine inanmasın, asla itibar etmesin...”
Devleti yönetenlere halini şikayet etmek, geçim sıkıntısından yakınmak, memnuniyetsizlik ve hoşnutsuzluk bildirmek suç mu?
İnce’nin yan çizmeye hakkı var...
Fakat ‘eve ekmek götüremiyoruz’ demeyi, devlet düşmanlığı ve vatan hainliğiymiş gibi göstermeye hakkı yok.
Ya vatandaşlığı, ‘devletin neferi’ olmak zannetmesi!
Devlete, vatana sadakati; ister iyi ister kötü yönetsin, devlet yöneticilerine ve iktidar partisine sadakatle bir tutması!
Otursun, vatandaşlık dersini baştan çalışsın. Bu kafayla, eve en fazla askıdan ekmek götürür.