İki eşkıya tipi var. Biri, Yaşar Kemal'in İnce Memed'i, halk kahramanı olan.
Diğeri ise Kemal Tahir'in Rahmet Yolları Kesti romanındaki eşkıya. Kötü huylu olan, İnce Memed'in zıddı.
Usta yazar Yaşar Kemal'in ölüm yıl dönümüydü, Güneştekin Sanat Merkezi'ndeki anma gecesine sevdiği sesler Kubat'la Rojda katılmış, Türkçe ve Kürtçe sevdiği parçaları okumuşlardı.
Sanat, yayın ve medya dünyasından isimler davetliydi. Tek siyasetçi İmamoğlu'ydu, Yaşar Kemal'in eşi Ayşe Baban'la manevi oğlu Ahmet Güneştekin'in arasında oturuyordu.
Peki Kültür Bakanlığı, bu anmanın neresindeydi? Fotoğrafta gördüğünüz gazeteci masasında, bazılarımıza bunu sordurdu. Banaysa seçim meselesini düşündürdü tablo.
Yaşar Kemal, deyince İnce Memed gelir akla. Ve dolayısıyla iki eşkıya tipi arasında yaptığı seçim. Devlet otoritesinn boşluğunu dolduran, fakirden alıp zengine veren, adalet dağıtan, ağaların zulmünden halkı koruyan, vigilante tipi eşkıyaydı onunki.
Kemal Tahir'se devlet iktidarına eşkıyayı ortak etmedi, karşıydı. Ona göre hayran olunacak eşkıya yoktu, hepsi zorbaydı, eşkıya öven türküler de göz boyuyordu, eşkıya romantizmi yanlıştı.
Yaşar Kemal, deyince bunlar geliyor da İmamoğlu, deyince ne mi gelir akla?
Ne olacak, bittabii İstanbulluların iki seçenek arasında yapacağı seçim.
Şıklardan biri, şehri daha iyi yönetecek olanı seçmek.
Diğeri ise niye seçim yapıyoruz ki, zaten ülkeyi yöneten bir iktidar var, İstanbul'u da onun tekeline verelim, olsun bitsin, şıkkı.
İkinci şık kazanırsa yereldeki çift başlılık da ortadan kalkacak, 85 milyonluk ülkenin her işi Ankara'daki tek başa bağlanacak. Başka kimse yokmuş gibi. Belediyedeki müdürle şefi bile o atayacak, her şeye yetişemediğinde de canım, o da her şeye nasıl yetişsin, denecek. Mis gibi düzen.
Hem millet, sandığa gitme zahmetinden kurtulacak; Hazine, seçim masrafından. İktidarsa şu ön kesme, rol çalma ve engelleme işleriyle uğraşmak zorunda kalmayacak.
Galata Kulesi ve benzerleri, İBB’den alınmayacak.
Seçilmiş Başkan'ın İSKİ vesair belediye şirketlerine atama ile imar, ulaşım, taksi sorununu çözme yetkileri tırpanlanmayacak, bakanlığa devredilmeyecek.
İBB'nin bağış, yardım paralarına el konmayacak.
Halk ekmek büfelerinin çoğaltılması zorlaştırılmayacak.
Metro, otobüs alım kredileri onayda bekletilmeyecek.
Milyarca liralık vurgun, yolsuzluk ve usulsüzlük dosyalarını açmaya kalkan olmayacak, izin vermeyerek üstlerinin kapatılması da gerekmeyecek.
Hamidiye Su, Beltur gibi belediye işletmelerine hükümet kurumları ambargo koymayacak.
Kanal İstanbul güzergahındaki tapu kayıtlarının belediyeden gizlenmesi, icap etmeyecek. Bu çılgın projenin imar planları, oldubittiyle Bakanlığa da yaptırılmayacak.
Malum vakıf ve derneklere İBB'den sağlanan imkanlar, kesilmeyecek.
Kamu bankaları artık İBB'ye kredi musluklarını açabilecek.
Ahmak, dediği bahanesiyle seçilmiş bir kişi, başkanlıktan düşürmeye çalışılmayacak.
Liste böyle uzayıp gidiyor.
İktidarın kafası da uzantıları da rahat edecek velhâsıl.
Seçim yapmakla yapmamak arasında bir seçime gidiyoruz.
Çünkü seçeneklerden biri, iyiyle kötü arasında bir seçim yapmamızı önermiyor. İstanbul'la Ankara'yı ve başka nereler kaldıysa hepsini, tek başlı iktidara hiç düşünmeden vermemizi öneriyor.
Zor bir seçim mi? Bu gördüğünüz bir şey değil, ne zorları var daha.
Ekonomimizin şahlandığı Türkiye Yüzyılı'ndayız. Ama iktidar, emekliye yaşayabileceği bir maaş vermekle asker ve polisin maaşını kesmek arasında bir tercihe mecbur kalmış, ne diyorsunuz siz!