Duydunuz mu Adalet Bakanı Bozdağ’ı? Ya AK Parti grup yöneticileri Turan’la Akbaşoğlu’nu? Ve medyadaki borazanlarını?
Keşke İmamoğlu kahve ağzıyla küfür ve hakaret etmeseymiş de sandıkta yarışabilselermiş, kimsenin hakaret özgürlüğü olamazmış, karar bağımsız yargınınmış, elden ne gelirmiş, kendileriyle alakası yokmuş, yargıya karışamazlarmış, davayı etkilememek için konuşmuyorlarmış bile, hem yargı süreci daha bitmemiş...
Bilmez miyiz canım! Burada yaşadığımızı unutuyorlar bazen.
Hakaret ve kahve ağzını, İmamoğlu’na “ahmak” diyerek atışmayı başlatan kendi bakanlarına anlatsınlar.
Devam eden davalara nasıl karışmadıklarını ise Demirtaş’la Kavala başta, tanımadıkları yargı kararlarına ve hakimi sürülen mahkemelere sorsunlar.
Gelelim, külahıma anlatacakları şeye...
İmamoğlu, kendi kendine mağduriyet tiyatrosu çeviriyor, sahte kahramanlığa soyunuyormuş.
Oyunu niye bozmuyorsunuz öyleyse! Mağduriyet şovu yaptırmamak elinizde. Kararı, haklı gösterip savunmak yerine eleştirmeniz, itiraz etmeniz yetecek.
Sanırsınız; kararını beğenmeyince hakimi, gece yarısı kararnamesi ile sürmüşler. İktidara komplo kurmakla suçlamışlar. Rahatsızlıklarını dışa vurmuş, kabul edilemez bulmuşlar. Demokrasiye ve seçimle gelenin seçimle gitmesine, kayıtsız şartsız sahip çıkmışlar.
Hayır, bilakis normalleştirmeye çalışıyor iktidar sözcüleri. Bağımsız yargının kararı olduğunu, yargı sürecinin daha devam ettiğini, gereksiz abartıldığını, tepkilerin yersiz olduğunu yayıyorlar. Kendileriyle hiç alakası yokmuş, tarafı değillermiş, onları ne ilgilendirirmiş gibi davranıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu karardan hoşlanmayacağına bahse giren herzevekil bile çıktı.
Beğenmedikleri mahkeme kararlarına nasıl tepki veriyorlar, o hakimlerin başına neler geliyor; bilmeseniz inanırsınız.
2019 haziranında, eğer hakaretten ceza alırsa İmamoğlu’nun başkanlığının düşeceğini, böyle bir karara hak vererek o günden anlatan, Erdoğan’ın kendisi değil miydi? İmamoğlu yine kazanırsa olacaklara, kamuoyunu alıştırıp hazırlamıyor muydu?
Ayrıca Erdoğan, kendisi ceza alıp siyasetten yasaklandığında ‘bağımsız yargının kararıdır’ dememişti. Siyaset arkadaşları da öyle karşılamamıştı.
Erdoğan; sandıkta önünü kesemeyeceklerini anlayanların, kendisine karşı bu yola başvurduğunu belirtiyordu. Yargının siyasallaştığından dem vuruyordu. Ama bu şarkı, burada bitmezdi.
İmamoğlu ile Akşener, “nereden nereye” diye hatırlatıyordu.
Türkmenistan dönüşü uçak söyleşisinde konu, Cumhurbaşkanı’na sorulmamış, sordurulmamış bile.
O kadar önemsiz bir mevzu mu oldu şimdi! Hem iktidara tuzak hem de üstünde konuşmaya dahi değmez mi!
Bitmeyecek yeni bir şarkı başlatmamak için
2019’da, ilk İstanbul seçimleri iptal edildiğinde de ters tepeceği belliydi. Herkes gördü, bir tek arkasındaki siyasi irade görmedi.
Akşener’e göre kaybetme korkusu ve çaresizlik, iktidara bunu yaptırıyor.
Türkiye’ye, 23 yıl sonra dejavu yaşatan şey, akıl tutulması veya basiret bağlanması değil yani.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan ve AK Parti’yi, 28 Şubat zihniyetini hortlatmakla suçlayabildiği günlere geldik. Kadere bakın!
“Bu şarkı burada bitmez” repertuvarını, artık Akşener, İmamoğlu için okuyor.
Erdoğan’ı hapse attıran 28 Şubatçılar dahil, sandıkla inatlaşanlar hep kaybetti. Millet iradesine konan ipoteklerle, siyaset mühendislikleriyle, siyaseti şekillendirmeye hevesli yargı vesayetiyle mücadele edenlerse hep kazandı.
AK Parti ve Erdoğan’a kazandıran da buydu.
Madem ki yasaklanan İmamoğlu olsa da kararın asıl hedefi, Erdoğan ve AK Parti. Yine onlar mağdur... Öyleyse neden eskisi gibi karşı çıkmıyor, bu haksızlıkla açıktan mücadele etmiyorlar? Devleşmezler mi, işte fırsat!
İmamoğlu, güya sönükleşirken yine nasıl yıldızlaşırmış? Akşener, Milli Mücadele’nin ateşli hatibi Halide Edip gibi nasıl kükrermiş öyle otobüsün üstünde?
İktidar ve medyası, İmamoğlu ile Akşener’in ilk gün meydanı boş bırakmayıp göz doldurmasına bozuluyor.
Kimin sayesinde, parlatan kim?
AK Parti’nin AK Parti’ye yaptığını, kimse AK Parti’ye yapmadı.
Bitmeyecek yeni bir şarkı başlasın istemiyor, İmamoğlu’nun yasaklanmasına sevinmiyorlarsa göstermenin yolu belli.
Ne duruyorlar?
Erdoğan olacakları böyle anlatmıştı
Henüz “ahmak” polemiği yaşanmamış, İstanbul’da tekrar seçime gidiliyor...
3 yıl önce, haziran 2019’da katıldığı ortak yayındaydı. İmamoğlu yine kazanırsa olabileceklere, Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle işaret etmişti:
“Burada kararı yargı verecek. Bu ülkenin valisine ‘it’ demenin ne olduğunu, yasal olarak kararını verecek odur. Bu tür küfürlerin karşılığı belli. Burada ben büyük bir ispat yapacağım. Ben İstanbul’un belediye başkanıydım. Ben okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum oldum. Bu mahkumiyetle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar. Bu ise bir belediye başkanı olmadan bir ilin valisine küfrediyor. Ben küfretmedim. Elimden İBB başkanlığımı aldılar. Vali demek, cumhurbaşkanının o ildeki vekili demektir.
Ben valime sahip çıkmak durumundayım.
Hukuk içerisinde olacak olan bir şey. Benim orada ‘yapamaz’ dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi halinde bu düşer. Seçildikten sonra bu valinin özellikle savcılığa müracaatıyla başlayacak olan bir süreçtir. Bu da bir defa görevi ihmal değil, kötüye kullanmaktır. Bu daha göreve gelmeden bu işi yapmak suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa, benim bu kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse, zaten onun belediye başkanlığı düşer. Nasıl benim düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer. Ben yaşadım çünkü. Ben yaşadığımı söylüyorum. Benden sonra seçim yapıldı Meclis’te. O seçimle başka bir arkadaşımız başkan seçildi, onunla süre tamamlandı.”