İktidarlardan biri, şu tipler dışındaki din alimi ve vaizlere hayat hakkı tanımıyor:
Bir: "Resmi dini kurumlarda görevli olan, yönetimin tüm politikalarını en ufak bir muhalefet göstermeden kabul eden ve onu haklı çıkarmak için elinden gayreti gösteren alimler."
İki: "Yöneticiye kutsallık atfeden ve ona açıktan nasihat edilmesini suç sayan dini akım" mensupları.
Üç: Sonradan iktidara dönen mollalar. "Kendilerini rejimin politikasını yaymaya ve karşıtlarına saldırmaya adayan" devşirmeler.
İktidar, "ancak tüm politikalarını muhalefet etmeksizin benimsedikleri sürece bu alimlerin varlığını kabul ediyor. Kendileri için belirlenen çizgiden sapanların sonu ise ibretlik". Örneklerdeki gibi hapsi boyluyorlar.
Olay, Suudi Arabistan'da geçiyor. Yukarıdaki tarifi ise bire bir Anadolu Ajansı'ndan aldım.
4 gün önce, Ehssan Alsharıf ve Ali Semerci imzasıyla yayınlandı. Şu başlıkla: "Suudi Arabistan'da İslam alimleri, yönetimin propaganda aracına dönüştü."
Ve şöyle sert bir girişle:
"İslam davetçilerini kontrol altına alarak, rejimin propaganda aracına dönüştüren Veliaht Prens bin Selman yönetimi, bu çerçevenin dışına çıkanların görevine son verdi ya da onları hapse mahkum etti.
Bu nedenle Suudi Arabistan'da İslam alimleri mevcut rejimin ve özellikle Veliaht'ın isteklerinin aksine hiçbir şekilde açıklamada bulunamaz ve fetva veremez hale geldi.
İşin daha da vahim yönü ise ülkedeki alimler, Veliaht'ın yaptıklarını ve söylediklerini kayıtsız şartsız desteklemeye ve onun propagandasını yapmaya başladı.
Sonunu iyice düşünemeden açıklama yapanlar ise ya hapse atıldı ya da bulundukları görevden alındı. İslamın ilk mescidi olan Kuba Mescidi İmamı el-Megamisi bu akıbeti yaşayanlardan biri..."
Megamisi'nin günahı, Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımda; "Belalar ve salgından kurtulmak için, hatalı mahpusların mümkün olduğunca affedilmesi"ni istemek olmuş.
Sen misin, haksız yere hapiste çürütülenler olduğunu ima eden ve onlara af dileme cüreti gösteren!
Megamisi, haddi aştığını anlayıp hızla çark etmiş. Nedamet getirmeler, tövbe üstüne tövbeler kurtarmaya yetmemiş ama:
"Suud ailesini, ülkedeki rejimi ve uygulamalarını parlatmaya çalışmakta sınır tanımaması, onun görevde kalmasını sağlamaya yetmedi.
Megamisi'nin Kuba Mescidi'ndeki görevine son verilerek yerine rejimi övmekle tanınan alimlerden biri atandı."
İmam, tekrar göze girmek için Veliaht'ın eşiğine yüz sürmekten, özürler dileyip diller dökmekten bir umut vazgeçmemiş yine de.
Ajans; sırf yaltaklanmak uğruna, Cemal Kaşıkçı vahşetinden bile Veliaht'ı temize çıkarmaya çırpındığını yazıyor.
Megamisi, her sığıntı tetikçi gibi, Veliaht'ın düşman olarak gördüğü kişilere saldırmaya vakfetmiş kendisini.
"Ancak tüm bunlar Veliaht'ın gazabından kurtulmasına yetmedi."
Tanınmış alim Tarifi'nin başı da, canlı yayında, bir mağdur yakını sorunca, 'tutuklu yargılamaların uzatılması 'zulümdür' demekten yanmış. Haksız tutuklananların yanına yollamışlar onu da.
Bölüm finali: "Eğer Veliaht, kendisine biat eden ve ölümüne savunuculuğunu yapanlara en ufak bir yanlışlarında böyle baskı uygulama yoluna gidiyorsa, kendisini övmeyen ve hiçbir hizmetleri olmayan diğer alimlere ne yapar acaba?"
Ne yapmaz ki!
Dini vaazı siyasi propagandaya, camileri parti bürosuna, cemaati mitinge, vaizleri çığırtkana, alimleri tetikçiye, nasihatçiyi zangoça, medyayı borazana çevirmeye son vermişti. Tunus'taki Nahda Partisi'nin lideri Gannuşi'nin kulakları çınlasın.
Bakın şu Suudilerin yaptığına, bizden uzak olsun aman!
AA ile TRT’nin basın özgürlüğü mücadelesi
Niye mi yanlarındayım?
“Suudi Arabistan, AA ve TRT’nin internet sitelerine erişimi engelledi” başlıklı Anadolu Ajansı haberinden takip edelim:
“İnsan hakları ve ifade özgürlüğü ihlalleriyle gündemden düşmeyen Suudi Arabistan, trollerin ve ‘elektronik sinekler’ olarak bilinen sahte Twitter hesaplarının Türk basınına karşı başlattıkları karalama kampanyaları doğrultusunda, AA ve TRT Arapça’nın sitelerini bloke etti.
Girmeye çalışanlar, ‘Özür dileriz, bu site Enformasyon Bakanlığının kurallarına aykırıdır’ mesajıyla karşılaşıyor.
Tepki gösteren sosyal medya aktivistleri, bu yasağı Veliaht bin Selman döneminde daha da artan basın ve ifade özgürlüğüne indirilmiş darbelerden biri olarak değerlendirdi.
Merkezi Cenevre’de bulunan Gazetecileri Destekleme Komitesi de, Suudi Arabistan’ın Türk basın kuruluşlarına ait internet sitelerini hedef almasını kınadı.
Açıklamada, gazetecilere ve basın kuruluşlarına yönelik ihlallerin, siyasi baskılar için bir araç olarak kullanılmaması gerektiğine işaret edildi.
Kaşıkçı cinayeti, hafızalardan silinmedi.
Basına yönelik ihlal karnesi bir hayli kabarık olan Suudi Arabistan’ın gazetecilere yönelik işlediği en korkunç suçlardan biri de Cemal Kaşıkçı cinayetiydi.”
Anladınız mı şimdi niye yanlarındayım?
Amerika’nın Sesi’nin Trump’la kapışabilmesi, BBC’nin İngiliz hükümetiyle didişebilmesi, demokratik özgürlüklerin kullanımına örnek gösteriliyor.
AA ile TRT de hak ve özgürlük tanımayan Veliaht Prens’le korkmadan cebelleşiyor işte.
“O ekran niye hala kapatılmadı, bu gazeteye neden daha terör soruşturması açılmadı, devlet niçin tahammül ediyor bu millet düşmanlarına” yaygaralarından göz gözü görmüyordu dün yine.
‘Elektronik sinekler’ bizde de işbaşında, altyapı hazırlama kampanyasına soyunmuşlar sanki. Tesadüf bu ya, başı çekenler de devşirme tetikçiler olmasın mı!
Evde duvarlar üstünüze gelirken içinizi daha da daraltıyorsa bunlar, tavsiye ederim, benim gibi AA okuyun. İç açmaya birebir, ferahlarsınız.