Önceleri burun kıvırıp küçümsüyor, küçümsetiyordu. Korku salmak için abarttıklarını söylüyordu, çok da ırgalamıyordu.
O kadar ki...Kamuoyunu yanıltıp ciddiye aldırmayarak salgının hızla yayılmasına yol açmak ve halk sağlığına zarar vermekle suçlanır olmuştu.
Fakat sonra hafife alma stratejisini değiştirdi Trump.
Başkan Yardımcısı Pence'in baş rolleri oynadığı günlük koronavirüs basın toplantılarını devraldı, geri vermiyor.
Bir çıktı pir çıktı podyuma, türlü arsızlıklarla yeniden ilgi odağı olmayı sevdi, 'başkan değil doktor olmalıymışım' diyecek kadar sevdi.
Koronavirüse kaptırdığı dizginleri tekrar eline aldı, bir süreliğine çaldırdığı popülist şovuna kaldığı yerden devam ediyor. Eğlenceli bir meşgaleye dahi çevirdi; inmiyor, indirilemiyor sahneden.
Ne oldu da Trump, birden salgının ciddiyetini kavrar görünmeye, 'vaka ve ölüm rakamları daha da kötüleşecek' demeye, koronayı önemsemeye ve önemsetmeye, görünmez düşman Çin virüsüyle savaştan söz etmeye başladı?
Ya başına taş düştü, mucizevi bir aydınlanmayla bir sabah zihni açılmış olarak uyandı...
Yahut da işin içinde, Trump'ın hem de seçim kampanyası döneminde kaçırmak istemeyeceği bir ucuz şov hinliği olmalı.
Sizi bilmem ama Trump'tan bahsediyorsak bence ikincisi doğru.
Koronaya karşı zaferin yaklaştığını görmese başkomutanlık gösterisini yardımcısı Pence'ten almaz, davulu kendi boynuna asmazdı.
Sorumlu tutulma riskini alacak göz var mı onda?
Perde gerisinde saklanmaya devam eder, başarısızlığı kamuoyu önünde üstlenmeyi ikinci adama bırakırdı.
Trump'ın başkasına bırakmayacağı ve paylaşmayacağı tek şey, başarıdır.
Kısacası, Putin ya da Merkel değil bu. Koruyucu tulumunu giyip karantina hastanesinde hastaları ziyarete gidiyorsa kişisel bir çıkar hesabı vardır.
Salt Trump'taki halka umut aşılama, salgınla mücadelenin başıboş olmadığını gösterme, toplum psikolojisini ayakta tutma görev aşkı ve bilinciyle açıklanamaz.
Kendinden başkasını hayatı boyunca umursamamış, insan canıyla kumar oynayabilen birinde aranmayacak liderlik hususiyetleri bunlar.
Trump'ın; sırf Amerikalıları yıkıcı sonuçlarına, en kötü senaryoya hazırlamak için kürsüye koşup salgından ülkesinin nasıl kırılacağını anlattığına kim inanır?
Her zamanki gibi yapmacıklık, sahtelik akan bir tiyatro sahneliyor.
'Daha kötü olacak' derken bile velfecri okuyan gözlerinde inandırıcılık sıfır.
Bize ne, Amerikalılar mı düşünsün?
Uzattım ama sizi de ilgilendiren bir yanı var.
İddiaya, bahse filan girmem; yine de bulabildiğim tek açıklaması şu: Trump, salgının kontrol altına alınıp kısa bir vadede geriletileceğine, durdurulacağına ikna edecek bilgilere sahip olmalı. Zaferini görkemli kılmak ve parlatmak için de yeneceği tehdidi, düşmanı halkın gözünde büyütüyor.
Daha çok canlar yakabilecek, yedi başlı ejderha gibi korkunç bir virüs canavarına karşı savaşı kazandıran kahraman algısına altlık döşüyor.
Ölümü gösterip atlattıkları sıtmaya, verdikleri kayıplara memnun edecek vatandaşlarını.
Kendisini başarısız gösterme tehlikesi taşırken korku salan abartılara karşıydı. Kendisine yaramayacaksa sahneye fırlayıp korkuyu niye bizzat kendi salsın?
Benim iddiasız tezim, sonunun gizli raporlara erişimi olan bir eblehe bile artık göründüğüdür.
Önce 'havalar ısınınca nisanda kaybolur, aşı yetişti yetişiyor, üç vakte kurtuluruz' diyordu...
Şimdi ise yaz sonuna dek sürebilir, daha da uzar, yok olması zaman alır gibilerinden geveliyor.
Demek ki sona ermesi yakın, kabus bitiyor.
Bed sesinde demokrasinin ebedi yenilgisini, küresel bir korku imparatorluğunun ve onun üzerinde yükselecek yeni diktatörlüklerin ayak seslerini duyduklarını sananlar oluyor.
Salgının coşkusu elbet sönümlenecek ama çıldırtıcı paranoyası kalacak, toplumları korkusundan yakalayan rejimlerin demokrasiden uzaklaşıp otoriterleşmesiyle sonuçlanacak, kalan günlerimizi korkuya esir ve kapalı rejimlere mahkum göz hapsinde geçireceğiz, sağlığımıza karşılık ödünç verdiğimiz haklarla rehin bıraktığımız özgürlükler geri gelmeyecek, kaybettiğimiz demokratik kazanımlar temelli feda edilmiş sayılacak, karantina hiç bitmeyecek diye tasalananlar yok mu!
Müsterih olsunlar, Trump rahatlamış da korkutmaya başlıyorsa korkacak bir şey yoktur.
Marco Polo’yu Netflix’ten Çin mi kaldırttı?
Etkileyici, sürükleyici ve bittabii pahalı bir yapımdı. 2016 sonunda, koronanın hortladığı ay gibi bir aralıkta, 200 milyon dolar zarar ettirdiği gerekçesiyle sonlandırıldı.
Marco Polo, Netflix’in en beğendiğim, başarılı dizilerindendi. Sadece iki sezonla kaldı.
Bugünden geriye dönüp sorsam şimdi...
Desem ki; zarar hikayesi uyduruldu, o bahanesi, asıl sebep senaryosunun imajına düşkün Çin rejimini rahatsız etmesiydi...
Moğol İmparatoru Hanlar Hanı Kubilay Han’ın Çin seddini aşarak Song Hanedanı’nı nasıl yıktığını, nasıl ezip geçtiğini ünlü gezginin gözünden ballandıra ballandıra anlatıyordu...
Atalarının tattığı tarihi mağlubiyetin hatırlatılma biçimi, Çin yönetimine aşağılayıcı ve rencide edici geldi...
O yüzden, var imkanlarını kullanarak diziyi bir şekilde sonlandırdılar.
Yatmadı mı aklınıza?
Devam etsem...
Moğol Kağanı Kubilay’ın kuşatmasında düşen kritik merkezlerden biri de Wuhan şehri. Tesadüf mü?
Bayrağı düştüğü yerden kaldırmaya çalışan Çin gururu, Wuhan’ı viroloji merkezi yaptı. Moğol istilasını canlandıran bir dizide, temsili kılıçtan geçirilmesine tahammül edemediler tabii.
Yine mi uçuk geldi.
Peki, şunlara ne demeli: Merkel’e 8 yıl önce sunulan raporda da Güneydoğu Asya’daki bir hayvan pazarından mutasyona uğramış yeni bir küresel koronavirüs salgını beklendiği yazıyormuş. Hazırlanmak amacıyla, olası felaket senaryoları da çalışılmış. Almanlar nasıl bilmiş!...
Zaten Rokckefeller Vakfı’nın 10 yıl önceki kara senaryosunda da uyarılıyormuş. İlk Çin atlatacak, Batı demokrasileri çökecek, kıtlık başlayacak, siyasi ve ekonomik sonuçları da yıkıcı olacak diye. Bu kadar mı öngörülü olunurmuş!...
Kehanet kitapları, virüsün cinsinden çıkacağı yere dek çok çok önceden bildirmiş. Wuhan’ı, Corona’yı nasıl tutturmuşlar peki!...
Çünkü Wuhan’da 1956’dan beri Çin’in medarı iftiharı bir viroloji enstitüsü ve mikrobiyoloji laboratuvarı var, çünkü SARS coronası Hong Kong’dan çıktı demeden...Niye Wuhan geçiyor salgın romanlarında, biyolojik silah değilse türünün Corona olacağı nereden biliniyor raporlarda’ gibi cevabı açık sorularla paranoya tohumları ekilmiyor mu?
‘Kendi yarattıkları canavar kontrollerinden çıktı’ diye, şüphe oklarına hedef şaşırtan Batı karşıtı, Çin yanlısı kara propaganda alıcı bulmuyor mu?
Serbest atışa dayalı bu dezenformasyon ve manipülasyon ortamında, Marco Polo’nun akıbeti niye Çin sansürü üzerine kurulu bir komplo teorisine konu edilemesin ki!
Ayrıca öneririm, hala izlemediyseniz mutlaka deneyin, beğeneceksiniz.