Biden’ın densizliğine tepki göstermek için 9 ay niye beklediniz” polemiği, tam gaz...
Cumhurbaşkanlığından Fahrettin Altun’la AK Parti’den Mahir Ünal, savunma atağına kalktı. “Sizin ne diyeceğinizi görmek için bekledik” diyerek, suçu muhalefete yıkıp üste çıkmayı deniyorlar.
Oysa bir yılı geçti, Trump’a hala verilmemiş bir cevap var. Ağzı boş durmadı, alacağı gırtlağına kadar da birikti üstelik.
Yine muhalefeti test etmek için mi bekleniyor, siyasi deney amacıyla mı yani?
Trump, ne zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’la nasıl iyi anlaştığını göstermeye kalksa aynı üçkağıdı yapıyor.
Klasik numarası. Cumhurbaşkanı için hem “Birinci sınıf satranç oyuncusu” diyor. Hem onu “Rusya’da Putin, Çin’de Cinping ve Kuzey Kore’de Kim” gibi, anladıkları dilden sadece kendisinin konuşabildiği liderler arasında sayıyor. Hem de “Bir beni dinliyor” havası atıyor.
Cumhurbaşkanımızı övüyor diye sevinelim mi? Yeriyor diye yerinelim mi şimdi?
Över gibi yaparak üstümüzden böbürlendiği tüm eski gösterilerini hatırladınız mı?
Geçen yaz Osaka’daki G-20 Zirvesi’ndeydi. Erdoğan’la nasıl dostane geçindiklerini örneklerken yıktığı perdeyi unutmamışsınızdır.
Heyetçe görüşme sahnesinden bahsetmiyorum. “Baksanıza ne güzel insanlar, bunlarla anlaşmak dünyanın en kolay işi, Hollywood kastlarında bile bulamazsınız” diye, bizim heyeti kolay lokma gibi sunmuştu.
Gurur verici bir iltifat mıydı, gurur kırıcı bir küçümseme mi diye epey tartışıldı, o ayrı.
Ama asıl skandala, zirveden ayrılırken imza attı.
Aralık 2018’de Fırat’ın doğusuna, davulla zurnayla ‘bir gece ansızın’ başlayacağı duyurulan operasyonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir telefonla durdurduğunu öne sürdü.
Üstüne üstlük, bir terörle mücadele operasyonundan değil, Kürtlere bir katliam hazırlığını durdurmaktan söz etti.
Fakat yer yerinden oynamadı. Ne notası, tek resmi tepki yükselmedi.
Ne ‘lafını bil, ne biçim konuşuyorsun, ağzını topla’ dendi. Ne de bunların adi, yakışıksız birer iftira ve çarpıtma olduğu söylendi, derhal düzeltilmesi istendi.
Güya, bir sözüyle Türkiye’yi durduran kudretli başkan şovu yapacak. Fakat onu bile kıvıramamıştı. Kara cehaleti ve görülmemiş eblehliğiyle yüzüne gözüne bulaştırmıştı.
Ara bozulmasın, Trump küstürülmesin hassasiyeti işe yaradı mı derseniz...Daha beter tepemize çıktı, her fırsatta çizmeyi aşmayı alışkanlık haline getirdi.
“Erdoğan, birlikte IŞİD’i yendiğimiz Kürtleri haritadan silecekti. Onu aradım, bunu yapamazsın dedim ve o bunu yapmadı” yavelerini sessizce geçiştirmeyecektik.
O zaman kızılsa, köpürülse, büyütülse, ağzına tıkılsa... Trump, sonraki esip gürlemelerine, savurduğu tehditlere cüret edemezdi belki.
“Türkiye’nin yüzyıllardır Kürtlerle düşmanlığı ve savaşı olduğu, koyduğu sınırları aşarsa gazabına uğratacağı” zırvalarını da yumurtladı nitekim.
“Ekonominizi mahvetmek istemiyorum, Brunson olayında bir kesit izlettim, yine yaparım” dediği mektup küstahlığını anmıyorum bile.
Osaka’da hak ettiği cevap hala verilmedi, Trump da hala dilini tutamıyor.
Önce muhalefetin konuşmasını beklemeyi bu kadar uzatmasa mıydı iktidar, ne!
BİDEN İÇ SİYASET YAPIYORSA!
Fahrettin Altun, Biden’a İngilizce tepki tivitlerinde ısrarla şu mesajın altını çiziyor:
“İç siyasi oyunlarınıza alet edilecek bir ülke değil Türkiye. Bu sorumsuz beyanların iç siyasi hesaplarla yapıldığı gayet açık.”
Madem niye yapıldığını gayet iyi biliyor iktidar, sormazlar mı:
E siz niye iç siyasete alet ediyorsunuz öyleyse? Doğru olmadığını bildiğiniz halde, ne diye suçlusu kendi muhalefetinizmiş gibi gösteriyorsunuz?
Ayrıca, Türkçe tivitlerde neden ayıklanıyor, değiştiriliyor bu ifade?
Ya da Türkçe tivitlerdeki şu tarz ifade: “Milli irademize ve demokrasimize saldırıdır, halkımızın oylarıyla seçtiği Cumhurbaşkanımızın meşruiyetini sorgulamaya kimse cüret edemez, iç ve dış mihraklara karşı...”
Bu gibi haklı tepkiler, niye İngilizce de yazılmıyor, çekinilen ne?
Bu kükremelerin asıl muhatapları önce Trump, sonra da Dışişleri Bakanı Pompeo ile başkan adayı Biden.
Onlar Türkçe bilmediğine göre kime ayar çekiliyor, kime had bildiriliyormuş gibi yapılıyor?