Bilmez miyim; neşter vurmakta geç bile kalındı. Epeydir hantallaşmış, şişe şişe aşırı obezleşmişti. Dinamizm getirmek, canlılık kazandırmak için adam akıllı silkinmesi şarttı.
Kabul etmez miyim; devletin dezavantajlı durumdaki yüksek sanatı korumasının tek yolu, tabii ki işvereni olmak değil. Piyasa ucuzluklarına karşı himayeye almak, illa memurluğa alıp istihdam sağlamak değil. Devletin, piyasa avamlıklarına teslim olmayan sanatçıyı kollamasının tek yolu, maaşa bağlamak değil...
Söylemez miyim; başından beri söylüyorum, radikal çözümlere taraftarım elbette. Kültür ve sanatın hamiliğini başka ilişki modelleriyle de üstlenebilir devlet. Sanatçıyı, modern destek-teşvik formülleriyle de gözetip arka çıkabilir bakanlık ve TRT. Tek seçenek, demode kalmış sovyetik yapılar değil...
Ama ‘süper emeklilik’ mi ‘cazip emeklilik’ mi, adına ne derseniz, TRT’nin radyo ve müzik dairelerinde başlatılan tasfiyenin, kapsamlı bir reform projesi olmadığı kesin.
Ne yapmaya çalıştığınızı kamuoyuna hiç deklare etmeden, önden hiçbir bilgilendirmede bulunmadan bu çapta değişiklikleri özel sektörde bile yapamazsınız üstelik.
Filanca medya grubunun varisi olsanız, babanızdan miras kalan TV’de bile büyük bir tenkisata gidecekseniz, bir iletişim stratejisi izlemek zorundasınız. Seyirciye karşı sorumluluğunuz gereği, kamuoyunda yıpranıp kan kaybına uğramamak için, marka ve itibar yönetimi yaparsınız. Gerekçelerinizi, bunun kalitenizden ödün, ideallerinizden kopuş ve yayın politikanızda bir kırılma olmadığını anlatırsınız. Kadrodan çıkardığınız topluma mal olmuş usta isimlerin boşluğunu, yine onları aratmayacak ehil isimlerle dolduracağınıza inandırmaya çalışırsınız.
‘Ben yaptım oldu’ yöntemi, aile işletmelerine bile hak görülmezken...Vatandaştan zorunlu kesintilerle kamusal yayıncılık yapanlara, TRT yöneticilerine mi hak? Orada mı doğru sonuç verecek?
***
Gizli bir proje gibi yürütülüyor. Nihai amaç çalışanlardan bile saklanıyor. Kimse ne olacağını bilmiyor. Böyle kurumsal reform faaliyeti mi, böyle ekonomik tasarruf tedbiri mi olur?
Ayrıca personel giderlerinden tasarrufa yetişmiş kadrolardan mı başlanır, henüz kendini ispat etmemiş deneyimsizlerden mi?
Klasik ve halk müziğimizi yozlaşmadan korumak, pop müziğin dejenere formlarıyla yarışa mecbur bırakmamak için kurulan yapılarda yenileşme, gençleşmeyle mi sağlanır yahu?
Yenileşme adı altında, on yılların birikimine bir kalemde sünger çekiliyor, gelenek ve hafıza sıfırlanıyor. Ustalaşmış icracılar bir açıklama bile yapılmadan, kırarak dökerek, iç dünyalarında vefasızlık depremleri koparılarak, hoyratça kapıya konuyor.
Emekliye ayırdıkları aslında klasik tarz ve üslup. Yoksa, onu yaşatan yorumcular zaten kendi ayakları üzerinde durma eşiğini geçmiş, dışarıda da hayatlarını sürdürür.
Üstelik geçmişle bağımızı güçlendirme iddiasındaki bir iktidar devrinde, o bağ devletin radyosundan, ekranından koparılıp atılıyor. Hem de kuruluş amacı ve asli görevi geleneği taşımak olan bir kurumda.
Alaturka alafrangaya yediriliyor, klasik müzik popa ezdiriliyor, halk müziği arabeske kurban ediliyor. Ekranda gözleyegeldiğimiz dönüşüm başka neyi yansıtıyor olabilir ki?