AK Parti, bir "Türkiye Yüzyılı" logosu hazırlamış. Erdoğan da seçim kampanyası kapsamında onu tanıtacak...
Herhalde 'bal bal' demekle ağzın tatlanmayacağı bilindiğinden heyecan uyandırmadı.
Fakat programı izlemeye çağrılan gazeteciler listesi, bir sansasyon uyandırmayı başardı.
Anladığım kadarıyla "Türkiye Yüzyılı", bir medya açılımı da içeriyor. Artık gazeteciler, dost ve düşman diye ayrıştırılmayacak; hain ve ajan yaftasıyla ötekileştirilmeyecek.
Bir yüzyıl boyu sürdürülecekse ne ala, AK Parti'nin bu açılımını destekliyorum.
2019 yerel seçimlerinde de AK Parti'nin yıldız adayları, FOX ve Halk TV ekranlarıyla Sözcü'nün manşetlerine açılmış, oralarda boy göstermişlerdi.
İstanbul'dan Binali Yıldırım, Ankara'dan Mehmet Özhaseki, İzmir'den Nihat Zeybekçi...
Zora düşünce hiç çekinmeden kapılarını çalıp o mecralarda görünmek isteyebilmişlerdi.
Ancak bu kaçıncı suya götürüp susuz getirmeleriydi. Sıkışıklığı veya seçimi atlatıp da işleri bitince yine tanımazdan gelmeye, onları şeytanlaştırmaya devam ettiler.
Bu seferki de bir kerelik kullanıma mahsus, bir seçimlik davet mi, arkası gelecek mi; orası meçhul. Ve davet sahibi parti, geçmiş zikzakları sebebiyle güven vermiyor; inandırıcılığı yok, ona ne şüphe!
Gerçi Halk TV'de İsmail Küçükkaya; ötekileştirilmiş gazetecilerin gidip gitmemesi gerektiğini, konuğu Akşener'e sordu, bana değil.
Rol çalmak gibi olmasın, yine de kendi cevabımı veriyorum: Ciddi bir mazeret çıkmadıkça gitmeyi doğru buluyorum.
İzleyicileri, okurları tarafından iktidar propagandasına alet olmak ve kendini kullandırmakla yerilme pahasına; itibar riskini göze alarak bile olsa gitmeliler.
Umarım AK Parti de arkasını getirir. Normalleşme atmosferinde seçime gitmek, hem kendi hayrına hem de ülkenin hayrına olacağı için...
Yanlış anlaşılmasın; adımın geçtiği bir davetliler listesi çıktı ama duyuran, sonra düzeltti. Aralarında yer almıyorum.
Gazetecileri, iktidar ve muhalefet yanlıları olarak ayırıp her gün kendini 'arada kalmış bağımsız gazeteci' ilan eden türedi bir tip var. Kırk kere söylerse gerçek olacağını, lafla olunabildiğini zannediyor.
Hani amigoluğun gereğini yaptığı için en tepeden aferin alan, iktidar medyasının karnesi yıldızlı pekiyilerle dolu ve süngüsü kırık şu cengaveri...
Aman, işte o tıngırcı pişkin çağrılsın da varsın ben çağrılmayayım, neme lazım...
Çağrılmasa çoktan başlamıştı ya 'tıngır elek, tıngır sac; elim hamur, karnım aç' nameleri okumaya... Allah'tan tıngırı yolunda demek; sallasın başı, alsın maaşı.
Diyeceğim o ki; kırk kere "Türkiye Yüzyılı" demekle "Türkiye Yüzyılı" başlamaz.
Delirtmek için akıllıya, kırk gün 'deli' demek yeter belki ama peynir gemisi yürütmeye laf yetmez.
Yetse şimdiye kaç seçimdir miladımızın başlaması, artık bizi kimsenin tutamaması, şahlanmış da uçuyor olmamız gerekirdi.
"Türkiye Yüzyılı" adı altında milat 2053'e, şahlanma 2071'e, 2023 hedefleri 2123'e ertelenmiyordur umarım. Boşa kürek çekilir yoksa, tutmaz.
Tutması için cafcaflı bir logodan fazlası lazım, benden söylemesi.
SOYLU'NUN BÜYÜK SÖZLERİ
Yayın yasağı getirildiğini Şanlıurfa Valiliği açıkladı; Viranşehir'de bir okul önündeki çatışmada 2 öğrenci ölmüş, 14 kişi yaralanmıştı.
Beyoğlu'ndan bir görüntü dolaşıyordu aynı gün, iddia ediliyor ki çeteye haraç vermeyi reddeden bir esnafa ait. Şehir eşkıyası, camları silahla indiriyor ve babayla oğlu darp ediyor. Buna, yayın yasağı gelmedi sanırım daha.
Sadece bir gün önceydi oysa. İçişleri Bakanı Soylu, Diyarbakır'dan şöyle haykırıyordu:
"Hep birlikte nasıl Diyarbakır'ı, Şırnak'ı, Hakkari'yi huzurlu yapmışsak Allah nasip edecek; Erbil'i, Bağdat'ı, Şam'ı da huzurlu yapacağız..."
İstenmeyen olaylara yayın yasağı koyma yöntemiyle Erbil'de, Bağdat'ta ve Şam'da vukuat yokmuş, asayiş berkemalmiş gibi hissettirebiliriz halka.
Huzurlu bir yer yapmak buysa yapar evvel Allah İçişleri'miz; oralarda da huzuru tesis eder, bizde ettiği gibi.
Hazır elinden geliyor; Dışişleri'ni ilgilendirir, İçişleri'ni aşar diye komşu ülkelerden bu kadarcık huzuru esirgeyecek değildi.
Yok eğer yayın yasağı dışında bir yöntem kastediyor ve altında kalmak istemiyorsa ecdat öğüdüdür: Büyük lokma ye, büyük söz söyleme.