Başörtülülere ayrımcılığı Fikri Sağlar savununca, savcılık hemen harekete geçti. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ile aşağılama suçundan resen soruşturma başlatıldı.
Ama CHP'nin tepe yönetimindeki başörtülülere yönelik karalayıcı, ayrımcı hakaret ve aşağılamalar hiçbir savcıyı alakadar etmedi.
Bay Kemal'in Parti Meclisine giren Sevgi Kılıç ile Bayan Canan'ın İstanbul il yönetimine aldığı Kevser Celayir gibi başörtülü CHP'lilere hakaret ve ayrımcılık serbestmiş gibi...
Yeni AK Parti, başörtüsünün siyasi temsilini kendi tekelinde görüyor da...Başörtülüler başka partide siyaset yapınca yasalar da buna hak mı veriyor?
Siyasi tercihini farklı kullanan, mesela CHP'de siyaset yapan başörtülülerin ayrımcılıktan korunma hakkı yok sanki.
Sağlar'a soruşturma işgüzarlık, o ayrı. Ona açıldı, bunlara da açılsın demiyorum. Savcıları göreve çağırmıyorum.
Fakat o aşağılama da bunlar niye değil? Çifte standarda dikkat çekiyorum.
Başörtüsünü hala gericiliğin üniforması olmakla yaftalayan geri kafalılık, hak ettiği cevabı zaten almıştı.
Başörtüsü ayrımcılığı son bulmuş. Bay Kemal, CHP'nin geçmiş tutumundan dolayı özeleştiri yapmış, Sağlar'ın gerici önyargılarını da kınamış, ayıplamış, yermiş.
Toplumda marjinelliğe mahkum edilmiş bir saçmalığı, yine de kaşıyıp köpürtüyorlar.
Türkiye'nin bu ayrımcılığı aşması, bu konuda normalleşmesi AK Parti'nin başarısı.
CHP'nin üst kademelerinde başörtülü siyasetçi görmek, AK Parti'yi gururlandırmalıydı.
Fakat öyle olmadı. Kendi başarısı olarak sahip çıkacağına, Cumhurbaşkanı Erdoğan bile CHP'nin başörtülülerine 'vitrin mankeni' dedi.
Kara propaganda timleri durur mu? Bozuk ağızları ile karşı saldırıya geçtiler. Sırf CHP'de siyaset yapıyorlar diye başörtülüleri hedefe koydular, demediklerini bırakmadılar.
Halbuki eski Ak Parti'nin görmek istediği şey, tam da bu değil miydi!
'Ne güzel, özlediğimiz Türkiye buydu, başörtüsü üzerinden kutuplaşma bitti, siyasi istismar konusu olmaktan çıktı' diye sevinmeleri gerekmez miydi?
T24'te dün Mehmet Yılmaz hatırlattı.
2009 yerel seçimlerinden önceydi. Bazı CHP'liler, çarşaflı bir kadına CHP rozeti takılmasını eleştirince Baykal, "önemli olan insanın kafasının içidir, dışı değil" demişti.
Erdoğan da Baykal'ı desteklemiş, şöyle teşvik etmişti:
"Temennim odur ki bunun arkası gelsin, kesilmesin. Tabii, olumsuz çıkışlar olacaktır. Sayın Genel Başkan buna karşı dik durmalı. Bu güzel bir gelişmedir."
Mehmet Yılmaz, haklı olarak soruyor:
"12 yıl önce CHP'nin başörtülü kadınları üye yapmasını alkışlayan Erdoğan, ne değişti de bugün türbanlı bir kadının CHP fotoğrafında yer almasını bu şiddette eleştiriyor?"
12 yıl önce güzeldi, arkasının gelmesi gerekiyordu. Şimdi arkası getirilince niye kötü?
Şimdi niye "Geçti o işler"?
Niye "Bay Kemal yanına iki tane başörtülü alıp milleti aldatma sürecini de bıraksın. Yanına 20 tane başörtülü koysan, senin ne olduğunu gayet iyi biliyorlar. Oy almak için başörtülü birkaç kişiyi yanlarında âdetâ vitrin mankeni gibi koymak kimseyi aldatmıyor."
AK Parti'yi, bu tutarsızlık üstüne biraz düşünmeye çağırıyorum.
Öteki başörtülülere saldıran partizanlarını durdurmalı, tersinden ayrımcılığa maruz kalanlara sahip çıkmalı değiller mi?
Volkswagen kaybettiyse!
Volkswagen, Türkiye’deki yatırım planını iptal etti.
Buna kızan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank’ın tepkisi şöyle:
“Bu işte de biz değil, Volkswagen kaybeder. Çünkü yatırımcısını ekonomik değil, siyasi kararlarla aldattığını kendileri itiraf etmiş oldu. Bizim yatırımcıya kapımız açık. Türkiye, önümüzdeki dönemde dünyanın üretimde parlayan yıldızı olacak. Türkiye’ye yatırım yapan kazanacak.”
Güven ortamı var, yargı tarafsız ve bağımsız, Türkiye yatırımcısına dolgun kazandırıyor, yapmayan pişman oluyorsa...Ve bu durumda kaybeden Volkswagen ise...
Ne diye bunları dünyaya gösterme vaatlerinde bulunuyor, ispat edecek reform sözleri veriyoruz ki!
Demokrasi ve hukukta bizim yabancı yatırımcıyı korkudan kaçırtan bir eksiğimiz yoksa...Bundan dolayı kayba uğramıyor, yoksullaşmıyorsak...Ekonomimiz çok süperse...
Ne diye yabancı yatırımcıyı ikna etmek için reform seferberliği başlatıyoruz ki!