Hem “halkın içinden çıktık” diyeceksiniz, hem milletin ta kendisi olduğunuzu iddia edeceksiniz, hem size karşı olanları yerli ve milli saymayacaksınız, hem de milletin sıkıntılarını tespit için kıyafet değiştirerek halkın arasına karıştığınızı söyleyeceksiniz...
Nasıl yani!
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Erkan Kandemir, şöyle demiş:
“Milletimizin sıkıntılarını Genel Başkanımıza aktarmak teşkilatların vazifesi. Vatandaşın arasında tebdili kıyafet dolaşan ekiplerimiz milletin sıkıntılarını raporluyor.”
Ayrı dünyalarda yaşadığınızı daha iyi nasıl anlatabilirdiniz ki!
Dün Karar TV Reşitpaşa Yokuşu’nda, Yıldıray Oğur’la şunları konuştuk:
Halkın arasında kıyafet değiştirerek dolaşma gereği duyuyorsanız...
Birincisi; halktan koptuğunuz ve sıkıntılarına yabancılaştığınız anlamına gelmez mi?
İkincisi; hani elitler ve aydınlardı fildişi kulede yaşayanlar, hani halkın dilinden ve derdinden anlamayan da seçkinci muhalefetti, hani AK Parti milletin bağrından geliyor, içinden konuşuyordu! Ne ara milletin içinde dolaşmak, halka inmek için tebdili kıyafet eyleyecek kadar uzaklaştınız?
Üçüncüsü; parti kimliğinizi gizlemeden milletin şikayetlerini öğrenemeyeceğiniz kanaatine nasıl vardınız? Kim olduğunuzu bilirlerse ne çektiklerini size söyleyemeyeceklerini nereden çıkardınız? Başlarına iş gelmesinden, mimlenmekten korkacaklarını mı düşünüyorsunuz?
Dördüncüsü; çekinmeden yakınabilsinler diye bu tedbiri alıyorsanız, millet iktidarından niye çekiniyor, sordunuz mu kendinize? Sorunları çözmeye, yanlışları düzeltmeye buradan başlamak daha doğru olmasın?
Beşincisi; işsizlikten, eve ekmek götürememekten, hayat pahalılığından, geçinememekten, adaletsizlikten, haksızlıktan, torpil ve kayırmacılıktan yana sizin bir sıkıntınız yoksa, halkın gerçeklerini görmekte ve anlamakta zorlanıyorsanız, bu sebeple milletten biri gibi davranmaya karar verdiyseniz daha önceleri nerelerdeydiniz? Hangi sosyoekonomik katmanda yaşıyordunuz?
Altıncısı; hadi halk pazarına yolunuz düşmedi diyelim. Peki marketten mutfak alışverişi yaparken de mi bir sıkıntı hissetmediniz? Ya mağazadan tebdili kıyafet için üst baş düzerken? Eğer fiyatlar sizin elinizi yakmıyorsa, şikayetleri abartılı buluyorsanız, halkın çektiğini çekmiyor ve kendinizden biçemiyorsanız aranızdaki gelir makasının açıldığı, hatta uçuruma döndüğü çıkmaz mı? Bu nasıl oldu?
Son olarak; acaba bir daha düşünüp kıyafetten önce bakışınızı mı gözden geçirseniz? Değiştirmeye kendinizden başlamak iyi fikir. Ama sanki tebdili kıyafetten evvel tebdili bakışa ihtiyacınız var.
Kılıçdaroğlu savcıya deseydi ki
CHP lideri, siyasi cinayetlerden endişe ettiğini açıklamıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da avukatı aracılığıyla savcılıktan, iddia sahibinin bilgisine ve belgesine başvurulmasını istemişti.
Ögrendim ki savcılık daveti, Kılıçdaroğlu’na ulaşmış.
Ama avukatları, cevabi bir yazıyla önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisine başvurulmasını talep etmişler. Muhalefete yönelik birtakım ifadeleriyle ne kastettiğini açıklığa kavuşturması için.
Onlardan biri de Akşener için söylediği şu sözlermiş: “Gelin Hanım’a Rize’de gayet güzel bir ders verdiler. Gerekeni yaptılar. Bu daha bir, daha neler olacak neler. Bunlar iyi günler”.
Merak bu ya, KRT’deki programımızda Yavuz Oğhan ve İnan Demirel’le, kafamızda canlandırmaya çalışmıştık. Kılıçdaroğlu savcıya ne diyebilirdi?
Tahminim tutmadı. “Ya şöyle derse”ydi:
“Daha 2 yıl önce Ankara Çubuk’ta linç girişimine uğradım, sığındığım ev yakılmak istendi, Savunma Bakanı Akar’la dönemin Emniyet Genel Müdürü Uzunkaya da oradaydı, beni sağ çıkarmaktan başka bir şey düşünemediklerini açıkça söylemediler mi?
Demektir ki öldürülme tehlikesi atlattım, canımı zor kurtardım.
Ne oldu?
Şarkıcı Halil Sezai, komşusunu tartaklamaktan tutuklu yargılandı, bir buçuk ayda bitti, ceza aldı. Benim davamsa hala sürüyor, tek tutuklu sanık yok. Ve iktidar mensupları, yumruk atan saldırganı ‘yedirmeyiz’ diye kahraman ilan ettiler.
İmdi, muhalefetin teröristmiş, muhalefetle siyasi rekabetin de terörle mücadeleymiş gibi gösterilmesi, bende böyle endişeler uyandırmasın da kimde uyandırsın? Bilgim budur.
Belgeme gelince...
İktidar sözcülerinin, ne yaptım da halkın haklı öfkesini üstüme çekip canıma kasta tahrik ettim diye suçu kendimde aramaya çağıran, saldırıyı meşrulaştıran, saldırganlara hak verip koruyan, dolayısıyla yenilerini teşvik eden beyanlarına bakınız.
Siyasi şiddetten ürkmek için size bu yetmezse, yakın dönemde siyasetçi ve gazetecilerin uğradığı saldırılara da dönüp bakabilirsiniz.”
Diyebilirdi, ancak Kılıçdaroğlu böyle demedi, şimdilik yanıldım.