CHP dün, ‘21 Nisan Çubuk Linç Girişimi Raporu’nu açıkladı.
Ne ki, Kılıçdaroğlu’nun canını zor kurtardığı korkunç saldırı hala hukuki sonuç doğurmuş değil.
Saldırganlardan birinin ‘Osman Amca’ lakabıyla kahramanlaştırılarak ödüllendirilmesi, meyvelerini veriyor oysa. Son üç günde iki mahsul daha alındı.
Kuşadası’nda konuşmasına ezan arası verdiği sırada Kılıçdaroğlu’na yumurta atıldı. İsabet etmedi gerçi ama gerekçesi çok daha isabetsizdi; saldırgan, işsiz kalıp bunalıma girdiği için yaptığını söyledi. Savcılıktan serbest bırakıldı, orayı ıskalamayacak kadar becerikli...
İşsizlikten anamuhalefeti sorumlu tuttuğu için akli denge muayenesi isteyebilirdi savcılık. Muvazenesi yerinde mi diye baktırmaya dahi gerek görmedi.
Zaten muhalefeti hedef alan saldırılarda iktidar yaklaşımı açık; saldırıya uğrayan taraf, saldırganı neden kızdırdığını, nasıl olup da maruz maldığı şiddeti davet ettiğini oturup bir düşünmeli, suçu saldırganda değil kendinde aramalı...
‘Üstüne saldırtmasaydı o da, hem masum vatandaşı kendiliğinden agresyona kışkırtıp hem de bundan şikayet etmek ikiyüzlülüktür’ teorisi diyelim.
Yarın öbür kendini dövdürtüp suçu yine demir sopalı suçsuzların üstüne atabilir. Halbuki suçlu daima mağdurdur, sorgulanması gereken ne yapıp edip de kendine vurdurttuğudur yani.
Hal böyle olunca yetmedi tabii, Mardin Özel Harekat Şube Müdürü Tufan Kansuva’nın Ankara’daki cenazesinde de öfke yine Kılıçdaroğlu’nu buldu. Şehit yakını, Kılıçdaroğlu’na, “Sizin ortak olduklarınız bu şehide sebep oldu. Hangi yüzle buraya geliyorsun” diyerek tepki koydu.
Çubuk’taki de şehit cenazesiydi, bu sefer bir linç hadisesi yaşanmadan atlatılması bile büyük teselli.
Fakat Kılıçdaroğlu’nun rahat duracağı yok, aklını başına alıp uslanmıyor da. Hani iktidar, ‘olacaklardan kendi sorumludur, günah bizden gitti’ dese yadırganmayacak neredeyse.
Peki ya HDP, Öcalan’ın seçim talimatlarına uysaydı? Ya Öcalan üstünden söylettirilmek isteneni söyleseydi? ‘Millet İttifakı hain ve emperyalist uşağıdır, terörle işbirliği projesidir, düşman oyununu gördük ve reddediyoruz, CHP ve ortaklarına karşıyız, aynı tarafta değiliz’ deyiverselerdi?...
Belki yine işsizlikten dayak yiyebilirdi CHP lideri. Ama şehit cenazelerinde teröristlerin ortağı olmakla da suçlanabilir miydi?
Ceza Kanunu’nun 216. maddesinde suç olarak tanımlanan ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ kapsamındaki nefret söylemlerine muhatap edilebilir miydi yine?
Dolduruş ve karalamalar, Çubuk’taki gibi linç girişimlerine ve o girişimleri haklılaştırmaya, mazur ve meşru göstermeye, hatta teşvike vardırılabilir miydi hala?
Çocukları dağa çıkarılan aileler, haklı evlat nöbetini Diybarbakır HDP önünde başlatma ve büyütme imkanı buldular.
Fakat seçim kazandıran ittifak politikasının bedelini, sadece gittiği yerlerde göğüslüyor Kılıçdaroğlu.
Hazır punduna, kertesine getirmişken...’Adil değil, madem HDP’den oy desteği aldı, CHP’nin de kapısına neden dayanılmıyor’ diyecek aklıevvellerin eksikliği dikkatinizi çekmiyor mu sizin de?
Hayret, bütün o boy gösterme merakına rağmen arzıendam etmediler hala.
Bir de eskiden Erdoğan’a taş ve yumurta atanlara ‘eylemci’ diye anlayış ve tahammül isteyen, ‘saldırı’ ve ‘saldırgan’ gibi sert tanımlardan kaçınan muhalifler vardı...
“Cisim fırlatmak demokratik bir hak ve tepki biçimi değildir, onlar da kendilerini böyle ifade ediyor denemez, ifade özgürlüğüne ve sarsıcı eleştiriye hoşgörü kapsamında sevimlileştirilemez” dediğim için hop oturup hop kalkıyorlardı...
Yumurta Kılıçdaroğlu’na atılınca da aynı şeyi söylüyorum, ama artık karşıma onları aratmayan karşıtları çıkıyor. Yok mu şu zıtların kardeşliği!