En önemli liderlik başarılarından biri, ülkücü hareketi sokaktan uzak tutmak değil miydi?
Her kaynamada, devletin terörle mücadele edecek askeri polisi var, onlar müdahale eder, sokaklar tekin değildir, karanlık tuzaklara düşmeyin, tahriklere kapılmayın diye uyarmaz mıydı yerinde duramayanları?
Devlet Bahçeli’den beklenirdi ki son KHK tartışmalarında da aynı duyarlılığı sürdürsün...
İktidarı yine desteklesin, düzenlemenin amacını ve niyetini yine aslanlar gibi savunsun...
Ama Abdullah Gül’e de hak versin, desin ki maksadı aşan yorumlara açık kapı bırakılmış, düzeltilmesinde hayır var...
Belli ki desin, 15 Temmuz direnişine katılan kahraman vatan evlatlarını korumayı amaçlıyor...
Fakat gereksiz spekülasyonlara açık, yanlış anlaşılmaya müsait, bu haliyle kötüye kullanılabilir, biraz baştan savma yazılmış gibi, dili lalettayin olmuş, böyle kanun metinleri aceleye gelmez, çalakalem çıkarılacak fermanlar değil bunlar, niyetin doğruluğu yetmez, yazım dilinin de doğru ve hukuki olması şart, uzatılacak konu değil, hadi bir gayret tashih edelim şunu...
Muhalefete yine muhalefet etmesine, eleştirilere yine cevap yetiştirmesine de engel değil. İP’den girsin İYİ Parti’den çıksın,
CHP’yle başlasın ‘FETÖ yandaşı kurşun askerler’le bitirsin isterse yine...
Ama tanıdığımız devlet adamı profili gitmiş, yerine pürpragmatizm siyaseti gelmiş kadar şaşırtmadan da bunu yapması mümkün.
Bakın, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül bile ihtiyat payı bırakıyor, ‘dili değiştirilebilir’ diyorken...
Önceki Cumhurbaşkanı Gül’e hak vermiyorsa, bari şimdiki Bakan Gül’e de mi biraz hak veremezdi? Bu şiddet ve bu celalle sahiplenmek, zinhar laf söyletmemek de niye!
‘YASASI ÇIKTI ATEŞ SERBEST’ SANACAKLARA LAF YOK MU?
İktidarı ‘yanlıştan dönmesi’ için uyaranların hepsini art niyetli görüp alayına ‘yazıklar olsun’ çekerken, bu düzenlemeyi istismar edebileceklere de bir çift laf edilemez miydi?
Hadi iki Gül’e de hak verilmedi, hiç değilse denilemez miydi ki...
Bu KHK’daki muğlaklığa güvenip ‘artık bizim de yasamız var, sırtımız sağlam’ diyerek karambolde polisçilik, jandarmacılık oynamaya heveslenecekler varsa, akıllarından bile geçirmesinler...
Öyle ‘uzaktan teröriste benziyordu, seçilmiş hükümete karşı çıktığı için FETÖ ağzıyla konuşuyor sandım, protesto gösterisi yapınca 15 Temmuz’un devamı diye darbecilerle karıştırdım’ savunmalarıyla yırtacağını düşünmesin kimse.
Hele sokakta adam kovalamaya, gösteri bastırmaya, dağılmayanı tepelemeye filan sakın ha kalkayım demesin...
Belli ki KHK’nın kastı buna yol vermek değil.
Yoksa, taşeron çalışanların tamamını bir KHK ile kadrosuna alan devlet aciz mi ki, asayişi sağlama görevini taşeronlara ihale etsin? Resmi teşkilatları kudret yetiremiyor mu ki, memurlarıyla üstesinden gelemediği güvenlik hizmetlerini fahri güçlere bıraksın, olacak şey mi...
Hem sandığınız gibi açık uçlu bir yargı muafiyeti muvazzaf kuvvetlerde, böyle dokunulmazlık garantisi MİT Müsteşarı’nda yok...Askere, polise tanınmayan yetki ve muafiyet, sivillerde mi olacak?
Zülfüyare dokunmadan söylenemez miydi bunlar, sakıncası ne ki hiddetleniyor Sayın Bahçeli?